Hepimizin bir şekilde hayatına girdi artık.

YAPAY ZEKÂ…

Herkesin bir fikri, düşüncesi ya da anladığı var.

Ama birçoğumuz yapay zekâ hakkındaki tüm deneyimlenmelerimizi Sosyal Medya üzerinden yaptık ve yapıyoruz.

Yapay zekayı kullanarak yapılan Kemal Kılıçdaroğlu’ nun Tayyip Erdoğan’ a methiyeler düzdüğü videoları hepimiz izledik. Soranlara en kolayından bunu örnek verebiliriz.

Oysa Yapay Zekâ teknolojisi ve beraberinde robotik devrim dünyada birçok kavramı değiştirecek hatta değiştirmeye başladı bile.

Şehrin her yerinde dolaşan sürücüsüz taksiler, hastalıkları teşhis ve tedavi eden doktorsuz kabinler, Japonya’da bilgisayar başına oturup Almanya’ daki ameliyathanede bulunan robotu kullanarak yapılan beyin ameliyatları, drone ile teslimatı yapılan kargolar, Amerika’ yı Doğudan Batıya binlerce mil kat ederek geçen sürücüsüz Tırlar, yükü kaptansız başka bir limana götüren gemiler, yer altında kilometrelerce hızla giden sürücüsüz metrolar, garsonsuz lokantalar, anında simultane tercüme yapan kulaklıklar, baktığınız şey ile ilgili tüm bilgileri camından sadece size gösteren gözlükler, siz evde yokken hayvanınıza bakan çiçeklerinizi sulayan robotlar ve daha neler neler…

Gelişmiş ekonomiler, insan iş gücünü sıfıra indirip her şeyi robotlara yaptıran dolayısıyla ışığa ihtiyaç duymadıkları için Karanlık Üretim diye isimlendirilen sanayi üretimlerine başladı bile. Hem de sıfır hatalı üretim söz konusu.

Bakın çok kısa bir süre sonra ne olacak biliyor musunuz?

Manisa’ daki evimde oturarak, günde 8 saat Çin’ deki bir inşaat şantiyesindeki kule vinçi bilgisayarım ve joystick aracılığı ile kullanıp para kazanabileceğim. Ve şantiyedeki Çinliler ile simultane tercüme yapan kulaklığımla konuşabileceğim. Dil bilmeme gerek yok yani.

Yani Manisa’ da otururken Çin’ de çalışabileceğim. Yeter ki o teknolojiyi kullanacak ehliyet ve liyakatim olsun.  Çin’ de iş bitti mi Meksika’ ya giderim oturduğum yerden dünya bana mekân.

Ya da Almanya’ da ki bir tarlayı otonom bir traktörü Yapay Zekâ yazılıları kullanarak Manisa’ dan işleyeceğim. Süreceğim, sulayacağım, ekip hasat edebileceğim. Üstelik Euro kazanacağım. Oradaki iş bitti mi yine Manisa’ da oturduğum yerden Amerika’ ya gidip orada aynı işi yapabilirim.

Size ilginç gelecek bir bilgi aktarayım. ABD’ deki Call Centerların yani Çağrı Merkezlerinin çalışanlarının yüzde 80’ e yakın bir kısmı Hindistan’ da yaşıyor.

Yani İngilizce bilen Hint’ li insanlar, Mumbai Kentlerindeki evlerinde bilgisayarlarının karşısına geçerek, New York Manhattan’ da yaşayan bir Amerikalı’ nın, evinin 3 sokak ilerisindeki pizzacıyı aradığı zaman telefonunu Hindistan’ dan cevaplayıp, siparişini oluşturup, ulaştırılmasına aracılık ediyor.

Her gün 8 saat düzenli olarak çalışıyorlar ve maaşları Amerika’ dan Hindistan’ daki hesaplarına geçiyor. Hem de uzun zamandır. Ama Onlarda gelişen yapay zekâ yazılımlarından dolayı kendilerine ihtiyaç kalmayacağı için işsiz kalacaklar. Çünkü Yapay Zekâ Yazılımları ile Sizin telefonunuzu açan bilgisayar artık bir insan sesi ve duygusuyla Sizinle konuşarak içerisinde esprilerinde olduğu bir diyaloğu kurarak siparişinizi alacak. Sonra siparişinizi alan Yapay zekâ, robotlar ile siparişinizi hazırlatıp drone ile kapınızın önüne gönderecek.

Böyle bir hamburgerci hayal edin mesela. Karanlık bir oda içerisinde her şey olup bitiyor ve pencereden havalanan drone kapınıza sıcak hamburger, patates kızartması ve içeceğinizi getiriyor. Patron ise sadece dolaba malzemeleri koyup, bankadan hesabını kontrol ediyor.

İşte dünya buraya gidiyor, hem de bunların çok daha fazlasını kısa bir süre sonra başarmış olacak. 

Bu teknolojileri yakalayan ülkeler dünya gelir dağılımını düzelmemek üzere alt üst edecekler. Onlar artık değiştirilemez efendi geri kalan toplumlarda köle olacak. Şans faktörü tamamen devreden çıkacak.

Dünyada birçok sektör tekelleşmeye gidecek. Çünkü aynı ya da daha yüksek teknolojisi olmayan hiç kimse üretim maliyetlerinden dolayı bu yapılarla rekabet edemeyerek geri çekilmek zorunda kalacak.

Hatta ara satıcılar ve stok maliyetleri gibi unsurlar ortadan kalkacağı için Kapitalizm denilen sistem evrilecek, devrilecek hatta ve hatta bitecek.

Bir tekstil fabrikası ya da butik bir tekstil atölyesi düşünün. Siz internetten buranın web sitesine girip istediğiniz ürünü sipariş vereceksiniz. Yapay zekâ burada devreye girecek, siparişinizi fabrikadaki robotlu makinelere ürettirip, paketlettirip, üzerine bilgi etiketini de yapıştırıp kargoya teslim edilecek hale getirecek. Ve kargo kısa sürede kapınızda…

Üretimde iş gücü çalışan maaşı yok, servis, çalışma molası, rapor alıp ya da mazeretli mazeretsiz işe gelmeme yok, yemek içecek tuvalet maliyeti yok, her türlü insan hatasından kaynaklanan üretim fireleri yok, eleman gelmedi bu gün az üretim oldu derdi yok, her maldan üretelim elimizde dursun denilen kavram yani stok maliyeti sıfır. Ara satıcı yok dolayısıyla kar direk fabrikanın sahibine…

Ne dersiniz yatırım yapılır mı böyle işe?

Bu aynı zamanda beraberinde neyi getirecek? Bu gün iş gücü maliyetleri başta, vergi avantajları ve benzer birçok faktörden dolayı az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere giden küresel ya da bölgesel üretimler artık evlerine dönecek. Fakirlik ve kalkınamamak bu ülkelerin değişmez kaderi olacak.

Örneğin, kısa bir süre sonra tüm veriler algoritmik olarak sisteme yüklenince mesela Mahkemelere ve İddia Makamlarına ve Savunma Mekanizmalarına artık gerek kalmayacak.

Siz mahkemeye gitmek yerine Adalet Bakanlığının web sitesi üzerinden şikayetinizi ve delilerinizi sunacaksınız.

Yapay zekâ kanunlara, içtihatlara, geçmiş kararlara bakıp 3 dakika içerisinde en çok yargılamanızı tamamlayıp, mahkemenizi sonuçlandıracak. Hem de şüpheye veya itiraza gerek kalmadan.

Bakın hepimizin neredeyse cep telefonlarında olan Bubble Saga, Candy Crash oyunları var. Dünyanın en aptal oyunu bence üçle patlat ve kazan.

Bu oyunlarda avantaj elde etmek için ya da kesintisiz oynamak için kredi kartlarımızla birçok varyasyonda satın alıyoruz oyunu sahibi şirketten.

Bu bir oyun yani tamamen yazılım.

Sahibi King Games diye bir Amerikan şirketi.

Bu şirket yakın zamanda hisselerini New York Borsasına kote etti. 

Ve bu şirketin borsada işlem gören hisseleri üzerinden Finansal değeri Türkiye’ nin en büyük Şirketi ve aynı zamanda en büyük rafinerisinin sahibi olan Tüpraş’ ın toplam değerinin neredeyse 10 katı. 

Her şeyi her şeyi şimdi daha net ifade edebildiğimi ümit ediyorum.

Peki, tüm bu olanların ve olacak olanların temelinde ne var?

YAZILIM… YAZILIM… YAZILIM…

Yani bilgi, yani güç artık Yazılım demek.

Yazılımı yapan işi bitirecek…

Farkı açacak, farkı yaratacak.

Yazılım evet kaba manada bilgisayar dillerine hâkim olmayı gerektiriyor ama burada esas önemli olan bireyin zekası, hayal dünyası, ön görüsü ve yazılımı oluştururken kullandığı cihazın hızı ve teknolojisi.  

Dünyada büyük yazılımları yapanların Üniversite mezunu olmadıklarını görürsünüz. En bilinenleri Bill Gates ve Steve jobs. Yani Microsoft ve Apple. Bir diğer isim Elon Musk yani tesla.

Temel eğitimi almışlar sonra üzerine kendilerini yani beyinlerini, hayallerini ve duygularını koymuşlardır.

Bugün Türkiye yazılım noktasında dünya ile rekabet edebilecek ilk 10’ a girebilecek bir sıralamada değil maalesef. Hatta çok uzak.  

Yazılımın temel mantalitesi ise çok erken yaşlarda öğrenilmek durumunda.

Onun için ülkemizin acilen çok sayıda Yazılım Liseleri hatta Orta Okulları açması zorunlu.

İlkokulda yapılacak hayal ve zekâ testleri ile ayrılan çocuklarımız bolca Genel Kültür ve çok iyi İngilizce ve diğer yabancı diller yüklenerek sadece bu alanda yetiştirilmeliler.

Bu alanda en az 10 bin gencimizi eğitmeli, donatmalı onlara milyarlarca liralık eğitim ve donanım yatırımı yapmalıyız.

İçlerinde İOS gibi bir sistemi yapacak sadece 1 tane çocuk çıkarsa eğer inanın ülke 100 yıl ileriye gider.

Bakın bir Bayraktar Ailesi bu ülkeyi ne kadar güçlendirdi, en azından bunu görün.

Kaba tabirle 3 tane fırfır ile ülkeler arasında denge bozup denge kurdular.

Ve bu teknoloji, bu yazılım, bu üretim bizim yani hepimizin Türkiye’ nin.

Biz dünyada tarım devrimini ıskaladık, sanayi devrimini kaçırdık, bilim ve teknoloji çağına uzak kaldık maalesef ama Yazılım Yüz yılı için hala az da olsa şansımız var.

Bu bizim için gelişmemişlik otobanından önceki son çıkış ve son şans.

Sizce Türkiye, Türkiye Yüz Yılında bunu başarabilecek mi?

Hep beraber yaşayıp göreceğiz…

Afiyetle kalın, esen kalın inşallah…

11 Mayıs 2024

Hasan Fatih Özsümer