Zamana ölçü koyma bağlamında ilk kullanılan saat olan Güneş Saatini sırasıyla Su Saati, Kum Saati ve Ateş Saati takip etmiştir.

İnsan-Zaman ilişkisi insanın ana rahmine düşmesiyle başlar.
Dünyaya ulaşabilmek için ana karnında kalacağı zaman bile belli olan insanoğlu bu zamanı doldurmadan dünyadaki hayatına merhaba diyemez.
İlkel devirlerde yaşayan insanlar vakit ölçmek için güneşin doğması ve batması ile yetinirken modern çağın insanlığı ise zamanın en kısa dilimi “an” üzerinden zamanı ölçer.
Devlet bilincinin oluşması ve uluslaşma neticesinde zamanı daha ayrıntılı kullanmak isteyen insanoğlu zamanı ele geçirme adına ilk ataklarını MÖ 4000’li yıllarda Mısır’da icat edilen Güneş Saati ile yapmıştır.
Zamana ölçü koyma bağlamında ilk kullanılan saat olan Güneş Saatini sırasıyla Su Saati, Kum Saati ve Ateş Saati takip etmiştir.
İlk mekanik saatlerin hayatımıza girmesi ise Çin’de olmuştur.
İlk icat edilen güneş saati, su saati ve kum saati gibi saatler farklı yöntemler ile zamanı göstermek amacı ile yapılmıştı.
Oysa ki mekanik saatler din adamlarının manastır içerisindeki görevlerini zamanında yerine getirmeleri için çekiç ya da tokmak ile ses çıkararak uyarmak ve hatırlatmak amacı ile üretildi.
1344 yılında günü 24 saatlik dilimlere bölen ve ilk kadranı kullanarak saati görsel olarak görebilmemizi sağlayan kişi Giovanni di Dondi’dir.
14. yüzyıla kadar gelmiş olan ve gece gündüz ayrımı yapamayan saatlerin üretimi, mekanik saatlerin gelişmesi ile bırakıldı.
Bir günü eşit saat aralıkları ile bölen ilk saat Milano’da (İtalya) bulunan Saint Gottard Kilisesi’nin saatidir.
Saatlerin kullanımının yaygınlaşması akıllarda zamanın neye göre ölçüldüğü sorusunu oluşturdu.
Bu durum 1820 yılında netlik kazanmış ve zaman aralıkları günümüzdeki standart halini aldı.
Zaman nedir?
Bu soruyu yaşamımız boyunca sorarız kendimize ve yanıtlarımız döneme ve içinde bulunduğumuz koşullara göre değişkenlik gösterebilir.
Bugünün kapitalist dünyasında, zaman para demektir ya da denildiği gibi “vakit nakittir”.
İnsanlar kapitalist dünyada koşuştururken, zamanlarını para ile ölçerek ve onu paraya çevirerek değerlendirmek isterler.
Çünkü sistemin onlardan beklediği ve istediği budur.
İnsanlar yapay bir zaman pistinde, yarış atları gibi birbiriyle yarıştırılırlar.
“Doğru zamanda doğru yerde” olmaları gereklidir.
Örnek olarak işe geç kalmaları durumunda bir dakikanın bile hesabını verirler.
Sistem bireye zamanın para demek olduğunu öğretir.
Birey de zamanını hep daha fazla para kazanmaya yönelik olarak harcar.
Gerçekte zaman diye bir kavram var mıdır ya da bazı filozofların belirttiği gibi zaman sonradan mı icat edilmiştir?
Zaman’ın olmadığı bir yer var mıdır?
Zaman, Newton’un belirttiği gibi homojen, sıralı bir şekilde akan mutlak bir kavram mıdır, yoksa Einstein’in tezindeki gibi göreli midir?
Karar siz değerli okurlarımın.

23 Ocak 2025
Osman İnce