Sıkıntı ve darlık anında başına bir hastalık, dert, tasa gelince, gönül rahatlığı ve soğukkanlılık içinde Allah’a güvenebiliyor, O’na sırtını yaslayabiliyor musun?
MARTAVALI BIRAK VE KENDİNLE HESAPLAŞ!
Kaldığımız yerden devam edelim mi kendi kendimizle konuşmaya?
Biliyor musun Hoca, ruhsal toksinler, dayanılması en zor ağırlıklar, en güçlü huzur sabotajcılarıdır. Ruhsal detoksun, yani gerçek arınmanın anahtarı ise samimi bir iç hesaplaşmadır.
Al kendini karşına, benim seni karşıma aldığım gibi.
İnce ince hesap sor.
Sor bakalım ki kendi kendine hesap verebilecek misin? Kendi kendini temize çıkarabilecek misin?
Sıkıntı ve darlık anında başına bir hastalık, dert, tasa gelince, gönül rahatlığı ve soğukkanlılık içinde Allah’a güvenebiliyor, O’na sırtını yaslayabiliyor musun?
Tevekkül edebiliyor musun?
Her şeye O’nun (c.c.) gücünün yettiğine, ferahlığa, düzlüğe yalnızca O’nun çıkarabileceğine tam itimadın var mı?
Mutmain mi gönlün?
Ferahlığa, düzlüğe çıkaracak olan sebeplerin/araçların, O’nun (c.c) her şeyi planlayıp, zamanı gelince yaratan otoritesine bağlı olduğuna gönülden inanıyor mu yoksa caz cuz mu yapıyorsun?
İlahi takdirin her türlü gelişmelerini gönül hoşnutluğu ile karşılayabiliyor musun?
Nice sevinçlerin aslında onulmaz bir hastalık, nice hastalıkların da aslında birer şifa olduğundan haberdar mısın?
Sor bakalım aklına ve kalbine;
Yoksulluktan korkmak, yoksullukların en fenası değil mi?
Mutfakta çeşmen aktığı halde, bütün kapların suyla dolu olduğu halde susuzluktan korkmak, giderilmesi en imkânsız susuzluk değil mi?
Sen dağa tırmanmak istiyorsun ama yükseklik korkun var! Dağa tırmanmayı göze alan, yüksekliğinden etkilenmemelidir.
Hesaplaş! Önce kendinle hesaplaş. Gönlünle hesaplaş, vicdanınla hesaplaş, duygularınla hesaplaş. Aklınla, hatta bedeninle hesaplaş.
Bak, bir şey diyeyim mi sana;
Aşkınla hesaplaş!
Aç kalbini bak bakalım; eğer aşkın kalbinde sürekli/daima filizlenmiyorsa can çekişiyor demektir. Aşkını gönlünde sürekli filizlendir, sula ve diri, canlı tut.
Yeni bir sayfa aç Hoca!
Ben şöyleydim, ben böyleydim, şunu yaptım, bunu yaptım bir zamanlar martavallarını bir kenara bırak!
Geçmişte yaptıkların artık sana ait değil.
Onlar yapıldı, vazifesini yerine getirdi ve bitti. Mühim olan bugün ne yaptığın ve yarın ne yapacağındır.
Önce şu dilini bir tutmasını öğrenmelisin. Sen gel beni dinle.
Hazır emekli oluyorsun. Yepyeni bir hayata başlıyorsun. Bugüne kadar olan yaşamından ders çıkar. Bundan sonrası için asla kimseye kötü söz söyleme, kimseyi eleştirme, olumsuz, kötü, bed söz taşıma, yayma. Kötü söz sahibinindir unutma bunu.
Her gününü sanki son gününmüş gibi yaşa. Ailenle kahvaltı mı yapıyorsun, tadını çıkar, sanki son kahvaltınmış gibi.
Eşinin, gözlerine mi bakıyorsun, sevgiyle, muhabbetle, özlemle bak; sanki son kez bakıyormuş gibi.
Çocuklarına bir şeyler mi söylüyorsun, sanki onları son kez görüyormuş gibi samimi ve sevgiyle söyle; öfkeyle, hırsla ve kırarak değil.
Telaş etmeden yaşa! Her an’ın farkına varıp, kendin olarak.
Hesaplaş kendinle; kusurlarını, hatalarını, eksiklerini gör ve bunların farkına var. Unutma, tavus kuşuna haddini bildiren ayaklarıdır. Ya sen? Sana haddini bildiren bir yerin, bir özelliğin yok mu?
Önemli bir şey daha söyleyeyim sana. Çocuklarına güven, eşine güven, ailene güven. Çocuklarına senin yetenek ve ilgine göre değil kendi yetenek ve ilgilerine göre bir meslek, bir iş seçmelerini söyle, öğret. Onlara en önemli şey olarak, doğru yaşamı öğret.
En güzel, en büyük ve en onurlu eserin, doğru bir yaşam sürmek, sürebilmektir. Geri kalan her şey teferruattır.
Bir insanın özünde soyluluk olmadı mı dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır. Çocuklarını çıplak bırakma. Onları, doğruluk, dürüstlük ve asalet elbiseleriyle donat.
Çünkü;
“Noblesseoblige / Asalet böyle gerektirir.”
Sağında, solundaki basit, sıradan insanlara kızma. Kalabalık, yığın, sürü dedikleri insanlar, sıradan, basit, gayesiz bir hayat isterler. Ama biz, bize verilmiş olan hayata karşı ne verebileceğimizi düşünürüz hep. Sen sâkin ol! Mevlana’nın dediği gibi;
Çocuktun hamdın, büyüdün piştin.
Ee, ne yapmak gerek şimdi?
Elhamdülillah, deyip yanmak gerek! Zira;
“Cosi e la vita“ / Hayat budur!