İyi günler.... Bu kez size Thailand'dan yazıyorum. İtalya'yı anlatmaya devam. Müzikal lerden bahsetmiştik geçen sohbetimizde, burada tabii ki New York veya Londra'daki gibi zengin bir gösteri yelpazesi olmadığını bildiğimden gelirgelmez eventleri ulaşmaya çalışırım. Ya internetten, ya sokak afislerinden... Bu seferki metro girişi ilanlarından old. 'sister act'...Ùnlü müzikale hemen yerimi ayırttım ve koşa koşa gittim. İtalyanca müzikal çok hitap ediyor bana. Harika bir akşam, gösterinin ardından her zaman olduğu gibi yakınındaki restoranda kahve ve. keyfi ve metroyla dönüş.... Nasıl güzel oluyor, bana haz veriyor anlatamam. Eve geçerken vitrinleri seyretmek....
Christmas gecesi çoğu yer kapalı olduğundan daha evvel tespit edip rezerve yaptığımız Duomo meydanındaki pasajdaki Savini'ye gittik. Burayı Çinlilerin devralmasına rağmen eski harika lezzetlerdeki yemekler aynı.Galeriye hakim olduğu için önünden geçenlerin Noel şıklığı kayda değer. Yemekten sonra tabii ki Galerinin uğur noktasında ayak dönüşü yapıldı ve ardından yüzlerce kişinin seyretmeye gelip resimler çektirdiği Dior'un muhteşem ağacı ziyaret edildi. Size Christmas'ta çoğu restoran ve bar ve kafelerin kapalı olduğunu belirttim. Bazıları 7 ocaktan önce açmıyor bile. Sebep bu en önemli dini bayramlarında çoğu çalışan başka şehirlerde veya değil ailelerinin yanında geçiriyorlar tatillerini. Bu kapama durumları sadece İtalya'da gerçekleşiyor.
Ve yılbaşı..... Geçen yıllarda gittiğim ve harika bir menüsü olduğunu tespit ettiğim balık ağırlıklı sevdiğimiz bir ailenin işlettiği restoranda girdik yeni seneye. Bu arada çok sevimli bir şov da sürprizi oldu gecenin. Kendi evlerimizdeymişiz gibi eğlendik.
Ertesi sabah her yılbaşı sabahı gibi erkencecik kalktım, yağmur (ki severim) ile attım kendimi sokaklara. Beklediğimden daha fazla, bomboştu benim gibi birkaç uykusuz haricinde. Ne kadar market, bakkal, börekçi vs varsa uğradım yakın yerlerde. Çoğunda ertesi gün öğlen veya 2 gun sonra açılacağı yazıyordu. Biz tabii ki evvelce gardımızı aldığımızdan İstanbul'dan gelen çok sevdiğimiz bir aile ile süper bir yeni yıl kahvaltısı yaptık. Kendileri alt katlarımızda açılan butik otelde kalıyorlardı.(ki birkaç gün sonra Fatih te oraya gelecekti) Öğleden sonra Milano sokakları kalabalıklaşmaya başladı. Akşam tıklım tıklım, hele merkezde minik konserler bile vardı. O gün açık olan yaşamıştı. 5 guys'in kalabalığın anlatamam. Beraber olduğumuz ailenin küçük kızları daha evvel söz aldıklarından babaları ile o kuyruğu beklemek zorunda kaldık. Ardından zarzor bir makarna, pizzacı... Arada Starbucks. Milano' dakisi çok özel, R imzasını almiışardan. Ve dünyanın en iyisi imiş. Milano antik postanesinin içine kurulmuş bir Starbucks. Ziyarete değer. Hemen karşısında da meşhur Uniqlo olunca daha da önem kazanıyor kahve ziyareti. Bu mekanda dev kahve makinesi, güzel pizzalar, salatalar, lazanya ve makarnalar, sebzeler haricinde dünya kahveleri yanısıra dünya kokteyl ve içecekleri de var.
Bu arada Cannes film festivaline katılma kararı verilmiş '8 montagne' yani '8 dağ' filmini sanat filimleri gösteren bir sinemaya gitme şansını elde ettim. O kadar nostaljik o kadar beni benden alan bir gün gelişti ki....Gençliğimde gittiğim arkadaşlarla seyrettiğimiz sanat filmlerini konuştuğumuz sinematek günlerini yaşadım. Fuayede sohbetler, gelenlerin kültür seviyeleri, frigo, gidilmesi gereken eserlerin değer dereceleri vs nefis bir gün yaşadım.
Çıkışta tam kapının karşısında yeni açılan (ki daha evvel diğer şubelerini bilirim) Maria's ın yeni mağazasına sürpriz bir şekilde girdim güzel şeyler beğendim . Alıyordum kinaklıma geldi, dur zaten inmiş olan fiyatların ne zaman yeni yıl indirimine gireceğini sorayım dedim. 7 si dendi. Daha 5 gün vardı ve ben Fransa'ya uçacaktım. Artık kısmet dedim. Dedim ve 7 sinde Milanoya gelen Fatih ile geldik tekrar buraya. Beğendiklerimden bir kısmı ve daha iyileri beni bekliyorlardı. Kısmet ....
Size mutlak bahsetmek istediğim bir mekan var. Ki bu markayı çok iyi bilirsiniz. Ama tekstil ve mobilyada bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Dolce & Gabbana Casa'ya bayıldım. Muhteşem ev eşya ve aksesuarları. Bir kaç ay evvel Milano'da iken hatta sonra bizim Beymen'de de görmüştüm Güney Amerika'dan esinlenen desenleri ile yemek, oturma takımları ki şimdi onlara leopar, aslan, Afrika esintileri katmış, inanılmaz güzel objeler yaratmış. İnanın kaç kere gittimse müze gibi gezdim.
Size haftaya demek istemiyorum, ama inanın aynı heyecan ile devam edeceğim. Sant Ambroeus u da anlatayım. Burası beni tanıyan bilir, New York'ta en sevdiğim, en çok gittiğim, misafirler gelince en çok götürdüğüm, en tavsiye ettiğim mekandır. Hele bana yakın olduğu için ( 60. Cadde Park Av.) deki yeri aşağı yukarı her gün gittiğim mekandı. Milano daki de en eski ve klasik olanı. Tabii ki kahvaltıların bir kısmı orada yapıldı. Şef ile konuşurken, NY'taki yerleri derken buradaki Sant Ambroeus restoran-pastanesini Amerikalı sahibinin aldığını söyledi. Bir sonraki gittiğimde bu kadar sadık misafirini tanımak istediğini tesadüfen Milano'da olduğunu söyledi patronun. Harika neşeli bir sohbet yaptık. Sizin için de çekim.
Haftaya Paris ve tekrar Milano dönüşü ve Fatih Ürek kardeşim ile seyahat anıları......
Sağlık mutluluk bol güzelliklerle kalın
22 Ocak 2023
Besim Kazado