Aşk en hazırlıksız anınızda tıpkı gecenin karanlığında Japon bombalarıyla uyanan Pearl Harbor yıkıntılarının tam ortasında kalmaktır.

Elde ettiğimiz her şey, uğruna savaştığımız şeyler değil bu hayatta. 

Bazen kendiliğinden önümüze düşüverir, bazense önümüzdeyken yuvarlanıp gidiverir. 

Bazen hayaller gerçek olur, bazen gerçekleri öyle bir kaybederiz ki hayali değil hatırası kalmaz....

Bir ömür için bir hayat vererek yaşıyoruz, zaman ve mekan denilen kutsal hapishanede. 

Kazandıklarımızı unutsak bile, unutmadığımız yegane şeylerin başında savaşlarımız gelir. 

İlla varlık savaşı değildir bunlar. Bazen sevilmek için kavga verirsiniz etrafınızla, Bazen sevmek için aklınızla kalbiniz kavgaya tutuşur. 

En büyük kavga ise Aşk içindir. 
Varlık ile yokluk savaşır. 

Beni öldürüp seni yaşatmak için yapılan savaşın sanatıdır aslında aşk kelimesinin anlamlarından bence en kıymetlisi. 

İnsanlar hayatta hep güçsüzken savaşa girerler çünkü güç konfordur ve o konfor en güzel şeydir hayatta. 

Yani alışılmış yani rutin. Güçlüler Savaşmak yerine uzlaşmayı tercih ederler. Alır verirler ama nihayetinde korumaya çalışırlar konforlarını. Ama güçsüzler ulaşmak istedikleri her neyse ona ulaşmak için savaşırlar can siparene. 

Güçsüz oldukları için de kaybedecekleri çokta geniş konforlar yoktur aslında. Olmayanı oldurmak için savaşırlar hem de deli gibi.... 

Aşk hayatta bir plan yaparak yürüdüğünüz bir savaş değildir.

Aşk en hazırlıksız anınızda tıpkı gecenin karanlığında Japon bombalarıyla uyanan Pearl Harbor yıkıntılarının tam ortasında kalmaktır. 

Bence en büyük savaşçılar ise hiç tanımadığı insanlar ya da hiç gitmedikleri coğrafyalar belki hiç içmeyecekleri sular için konfor alanını önemsemeden girişilen savaşların kahramanlarıdır. 

Savaşmak sizi güçlü kılar. 
Savaşmak sizi Allah' a yakınlaştırır.
Savaşmak geçip gittiğimiz bu DÜN-YA' ya bir iz bırakmaktır. 
Başında ortasında ve sonunda MANA olan savaşlarımız olsun... 
Savaşmaktan korkmayın... 
Savaşmaktan korkmaktan korkun....

Kılıcınız Zülfikar ola ...

4 Mart 2025

Hasan Fatih Özsümer