Ülkemizde istifa mekanizması çalışmasa da, millet iradesiyle sandıkta işbaşında bulunanların görevlerinden el çektirilmesi mümkündür. Seçim ve millet iradesi demokratik yoldan değişim sağlama seçeneği olarak kalabilmelidir.
İçsel İhtiraslar ve Baskılar: Siyaset, sadece güç arayışı değil, aynı zamanda kişisel hırslarla dolu bir yolculuğa dönüşebilir.
Bazı politikacılar, belirli bir hedefe ulaşamayacaklarını düşündüklerinde ya da kamuoyu baskısı hissettiklerinde görevlerinden çekiliyor.
Düşünün ki, bir futbol maçında kaleye giden bir vuruşun son anda karşı kale direğine çarpması gibi; beklenmedik olaylar, birinin kariyerindeki tüm planları altüst edebilir.
Kamuoyu Tepkisi: Siyasetçilerin bir diğer motivasyonu da halkın tepkisidir.
Özellikle sosyal medyanın gücü sayesinde, halkın görüşleri hızla yayılarak değişim yaratabilir.
İstifaların çoğu, bir kamuoyu yoklamasının kötü sonuçlarıyla birlikte, seçmenlerin güvenini kaybetme korkusuyla ortaya çıkıyor.
Birçok siyasetçi, popülaritelerini kaybetmemek için zamanında geri adım atmayı tercih ediyor.
Siyasi Sağlık ve Etik: Bazı durumlarda, sağlık sorunları veya etik skandallar, siyasetin acımasız doğası gereği istifaların arkasında yer alıyor.
Birçok lider, hedef haline geldikten sonra itibarlarını kurtarmak adına görevlerinden çekilmeyi uygun buluyor.
Kendi kariyerlerinin geleceği ile toplumun çıkarları arasında bir denge kurmaya çalışıyorlar.
Sonuç olarak, siyasetteki istifaların ardında çok sayıda dinamik bulunuyor.
Her biri kendi hikayesini anlatıyor, ama en önemlisi bu hikayelerin toplumsal etkileri.
Gerçekler, sadece istifa edenlerin değil, aynı zamanda onların arkasındaki mesajın da ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
Siyasi sorumluluk, demokrasinin temel taşlarından biridir. Ancak Türkiye’de istifa kültürü, çoğu zaman tartışmalara sebep oluyor. Neden mi? İşte burada ilginç bir durum var; pek çok siyasi figür, hata yaptığında ya da bir kriz yaşandığında sorumluluk almak yerine savunma mekanizmalarına başvuruyor. Biraz daha derine inelim.
Türkiye’de istifa etmek, adeta bir tabu haline gelmiş gibi. Düşünsenize; bir bakanın bir skandala karıştığını ve bunun yanı sıra kamuoyunda yoğun bir baskı olduğunu!
Baskı olmuyor mu? Oluyor... Medya sıcak gündem içinde bunları dillendirmiyor mu? Dillendiriyor.. Yukarı yazdığım değerler demokrasisi normal işleyen ülkelerde olan şeyler ama ülkemizde bu değerleri görüyor muyuz?
İstifa unutuldu.. Şimdilerde "affını isteme" diye bir cümle kuruluyor. Gitmesi gereken de gitmiyor.. Ortalık toz duman olmuş, devlet maddi açıdan, millet vicdan ve manevi açıdan zarar görmüş, vicdanlar yoğun bakımda entube olmuş fakat umurunda değil adamın.. Gitmiyor peki neden? Dedim ya Türkiye'de son süreçte artık bu bir hastalık haline gelmiş.
Çoğu zaman bu kişiler, istifa etmek yerine bir dizi yalan ve bahane ile durumu geçiştirmeye çalışıyor. Bu, toplumda güven erozyonuna yol açıyor.
Peki, bu kişilerin topluma olan borcunu nasıl ödeyecekleri sorusunu kimse sormuyor mu?
İstifa, bazen bir güç gösterisi olarak bile algılanabilir. Birçok insan, istifayı bir zayıflık olarak görse de aslında bu, bir yürek cesareti gerektirir.
Siyasi otoriteler, bazen koltuklarına o kadar yapışıyorlar ki bu, onları daha da zayıflatıyor.
İşte bu noktada otoriter bir tablo karşımıza çıkıyor; istifa etmek, bir kaçış değil, bir onurun sembolü olmalı.
Öte yandan, halkın algısı da durumu derinleştiriyor. İstifa eden bir politikacı, nasıl bir tepki ile karşılaşacak?
“Acaba toplum beni affeder mi?” endişesiyle hareket edenler, çoğu zaman sorumluluk almak yerine sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bu noktada, halkın destekleyeceği bir istifa kültürü oluşturulması gerektiği kesin.
Türkiye'de istifa kültürü, sadece bir bireyin kararı değil, toplumsal bir mesele olarak ele alınmalı.
Siyasi sorumluluk alabilmenin zorlukları, demokrasinin gelişimi için aşılması gereken en büyük engellerden biri. Şu gündemde bile, istifa eden birinin cesaretiyle yan yana gelen sorgulayıcı bir zihin, belki de bir değişimin başlangıcını tetikleyebilir.
Ülkemizde son süreçte artık sokaktaki en sade vatandaş bile devletin kurumlarına güvenmediğini açık bir dille ifade edebiliyor.
Türkiye'de vicdanları kanatan icraatlar, kararlar ve olaylar, bugüne kadar Türk milletinin saygı duyulan tüm olgularını da yerlere sermiş gibi gözüküyor.
Yargılamaların sonunda çıkan kararlar, haksızlıklar, yargının siyasetin elinde bir sopa gibi kullanıldığı son süreç...
Demokrasimize, özgürlüklere ve devletin çelik gibi eşit davranma vatandaşlar arasında eşit yaşam hakkı sağlama ve cezaların karşılık bulduğu cezaları yanyana getirip kıyaslanınca ortaya çıkan çelişkiler doğrusu ya artık her vatandaşı huzursuz ediyor.
Ülkemizde istifa mekanizması çalışmasa da, millet iradesiyle sandıkta işbaşında bulunanların görevlerinden el çektirilmesi mümkündür. Seçim ve millet iradesi demokratik yoldan değişim sağlama seçeneği olarak kalabilmelidir.
Bu sığ yapı devam ettiği müddetçe, uzun süre bekleyen suyun hareketsizliğinden oluşan pis koku gibi devletimizin işleyişinde de çürümeler ortaya çıkacaktır.
Demokrasimiz umarım bu artık herkesi rahatsız eden "yutkunma" ikliminden çabuk çıkacaktır.
Bu inancın hiç sarsılmaması gerektiğini düşünüyorum. Herkesin yaptığının yanına kar kaldığı sürecin bitmesi elzemdir.
Seçim ile bu değişimin sağlanabileceği inancı da giderse, işte o zaman çöküş başlar.
Bu yapı sürdüğü sürece seçimle halkın iradesinin yönetimlerde etkisi de giderse, işte o zaman hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir sözü de askıda kalır.
Sandıktan çıkanlara ve halkın seçtiklerine siyasi hesaplarla yargı gücüyle yapılan müdahaleler, halk arasında endişeleri artırmaktadır.
İktidarın halk ile bağlantısının kalmadığını, bunu fark etmediklerini veya görmezden geldiklerini, geçiştiririz ümitleri ve bu süreçlerle halkın gerçeklerinden bi haber kaldıklarının da göstergesi olmaktadır.
Bu işleyişi ve çöküşü seyredemeyiz. Millet görevini yapmalı, değişimi sağlamalıdır. İstifa edenler saygın kalır..
Zira hata vardır, işini iyi yapmama vardır. Bu İstifa mekanizması devletin işleyişindeki bürokratta veya seçimle gelen siyasetçi üzerinde çalışmıyorsa...
İş millete düşmektedir. Ülkemiz de millet eliyle bu siyasi iradenin gönderilmesini sağlamalıdır. Sandıkla değişim şarttır... Ülkenin bu zorlu süreçten çıkması ve milletin nefes almaya hakkı vardır.. Değişim, sandıkta milletin yapacağı irade ile belki de demokrasimizi geliştirecek bir devrim haline gelecektir..
Çünkü başka Türkiye yoktur... Türkiye'nin de bu değişime ve milli irade devrimine acilen ihtiyacı vardır...
23 Kasım 2024
Mustafa Temiz