Geçen gece kitapların arasında zamanı kaybedince, kendimi Avrupa Birliği kuruluş süreci ve Türkiye ile olan ilişkilerini okurken buldum. Hala ısmarladığım gözlük çerçevelerim gelmediğinden, burnumun üzerinde eğreti duran çerçevelerin verdiği rahatsızlıkla okuyorum. Gerilmemin sebebi bu çirkin gözlük çerçeveleri mi yoksa okuduklarımın sinirlerime dokunmasından mıdır bilmiyorum fakat geçmişe baktıkça hep bugünleri görüyorum. Plan yarım kalmış olmalı ki; çalışmalar devam ediyor. NATO’nun kuruluş amacı muhtemel Sovyet tehditlerini bertaraf etmekti. Birkaç yıl öncesine kadar NATO’nun artık gereksiz olduğu konuşulsa da artık böyle bir tartışma konusu kimsenin aklına bile gelmez. NATO’nun uç karakol görevini gören Türkiye bu organizasyonun Ön Asya ve Ortadoğu topraklarına açılan kapısı.

****

Sovyetler Birliği tehdidi ortadan kalkmış olabilir fakat hala bir Rusya gerçeği ve Ön Asya ülkelerinden bu bölgelerden gelen ve gelecek olan göç akımlarını ve diğer çeşitli tehditlerini göğüsleyecek olan ülke. Nasıl mı? Kuzeydoğu Afrika, Ortadoğu ve Ön Aysa toplumları militarist toplumlar ve oralarda ne zaman ne olacağı her zaman bir soru işareti. Bu yüzden evdeki hesap çarşıya uymazsa diye; Türkiye bu topraklarda denetim ve gözlem yapan ve olası tehditleri bertaraf edecek olan ülke. Bugün bunları yaşamıyor muyuz? Elbette ki yaşıyoruz nasıl derseniz bugün Türkiye’de yaşanan mülteci akınına bakarsanız anlarsınız. Buraya kadar her şey anlaşılabilir. Benim anlamadığım ise şu; NATO’nun eylem planlarının neden Türkiye topraklarının tamamını kapsamadığı. İlginç değil mi? Şimdi nasıl bir cenderede kaldığımızı görebiliyor musunuz?

****

Sanki bu noktada AB ve NATO politikası kesişiyor gibi. AB mülteci istemiyor ve kendince sebeplerinden bir tanesi savaştan kaçan toplumların entegrasyon problemi. Ortadoğulu bu insanların potada eriyemeyeceğini düşünen Avrupa’nın, son 200 yıldır Hindistan’da, Afrika’da, Ortadoğu’da insanları Avrupa’ya özendirip, köklerinden kopardığını biliyoruz. Yoksa bu kadar misyonerin buralarda işi ne? Yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeyen civcivler gibi, kendi köklerine hakaret eden ve içinden çıktığı toplumu beğenmeyen insanlar türedi son 40 yılda. Şimdi itiraz edenler olacaktır onlara da cevap verelim.

****

Bakalım, H. Albertini bu konuda bizimle aynı fikirde mi? Ne diyor Sayın Albertini “hiçbir insan için Avrupalıya benzemekten daha güzel bir şey olmayacağından, Afrika, Asya ve Güney Amerika insanlarına Avrupa uygarlığını aktarmalıyız” diyor ve büyük bir cüretkarlıkla devam ediyor “Dünyada hiçbir uygarlık Avrupa uygarlığından üstün değildir”. O halde entegrasyon sorunu bir bahane. Çünkü 200 yıldır özendirdikleri kültür ve toplum yapısı kendilerine ait olduğu için bu işin zaten altyapısı mevcut. Sanırım AB’nin ve NATO’nun bakış açısını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Albertini’nin bu düşüncesinin biraz tarihine inelim isterseniz. Avrupa’da yaşanan reformlar ve devrimler sonucunda ortaya çıkmış düşünce akımları sayesinde üretime ağırlık verilmiş ve endüstrileşme yüksek hıza ulaşmış. Sonrası mı? Sonrasında emperyalist yarışlar almış başını gitmiş ve endüstrileşemeyen toplumlar köle olmuşlar ve tüm varlıkları sömürülmüş. Bu sömürü toplumlarına uygulanan Albertini’nin ve genel olarak AB’nin bakış açısı insanları kendi toplum ve kültürlerinden soğuttu ve uzaklaştırdı. Ne büyük bir acı, değil mi? Batı, Ortadoğu’da başı sıkışınca Türkiye’ye sarılıyor ama ne zaman AB üyeliği gündeme geliyor, AB Türkiye’nin önüne şüpheli kriterler koyuyor. Neden, çünkü Türkiye’yi Avrupalı olarak görmüyorlar. Önyargıları var. Türk yönetimi altında kaldıkları zamanları unutmadıkları açık. Bu durum onların sinir uçlarını ateşe veriyor. AB üyeliğini ve vize serbestliğini öne sürerek Türkiye’ye her istediklerini yaptırıyorlar. Türkiye ağzıyla kuş tutsa AB’ye yaranamayacaktır. Avrupalı’nın en çok sevdiği insan modeli, Avrupalı olmayanların kendi kültürlerine küfreden ve kendi toplumlarını yeren insan modelidir. Çünkü görmek istedikleri budur. Görmek istemedikleri ise; 80 milyonluk Türk nüfusunun AB içinde serbest dolaşıma sahip olmaları çünkü o zaman sokakta dolaşan beş Avrupalıdan biri Türk olacak. O yüzden AB’ye cici görünmek için bu toplum yaltaklanmayı bırakılmalıdır. Muhasır medeniyetlerin seviyesine ancak çalışarak çıkılır, kopya çekerek değil.

****

23 Haziran 2022

Yunus Angıner