Fark etmek lazım; Aldığımız nefesin ciğerimizi dolduruşunu, esen rüzgârın ferahlatıcı serinliğini, yağmurun sesini, yağmurdan sonra toprağın o mis gibi kokusunu, rüzgârlı bir havada yaprakların şarkısını, soğuk bir kış gecesinde girdiğin yatağın o rahatlatıcı sıcaklığını, içtiğin çayın, kahvenin tadını…
Kaç kişiyiz hayatı gerçekten duyumsayarak yaşayan. En son ne zaman bir yağmurda ıslandık. En son ne zaman rüzgârın saçlarımızı dağıtmasına izin verdik. En son ne zaman bir deniz kenarında oturup sadece ve sadece dalgaların sesini dinledik. En son ne zaman rüzgârlı bir günde yaprakların şarkısına kulak verdik. Kafamızın içinde dönüp duran bütün o kaygıları, korkuları, planları bir kenara itip kısacıkta olsa ana odaklanarak.
Eğer bu güne kadar bunları yapmadıysanız bu günden sonra yapmayı deneyin. Mesela yağmurda kapatıp şemsiyenizi yürüyün. İliklerinize kadar ıslanın. Yüzünüze değen her yağmur damlasını hissedin. Sonra evinize gidip kendinize sıcak bir kahve yapın. Her yudumunu hissederek için. Tadını, sıcaklığını, bıraktığı hazzı. Kokusunu içinize çekin. Sonra o anki duygularınıza odaklanın. Huzur mu? Keyif mi? Mutluluk mu? Hangisi?  Kim bilir belki bu anları yaşarken, içinizde cevap bulamadığınız bir sorunu çözersiniz!
Fark etmek lazım; Duyguların dilini! Öfke nedir? Mutluluk nedir? Sevinç, huzur, şefkat nedir? Umut etmek nedir?
Seni neler öfkelendirir? Neler ya da kimler seni mutlu eder? Ya da sen kimlere mutluluk verebiliyorsun? Kendinden, hayattan, başkalarından beklentin ne?
“ Ben nasıl bir insanım” ı fark etmek lazım. Karamsar mıyım? Umutsuz muyum? Pozitif bir insan mıyım?
Kendimizi nasıl ifade ettiğimizi fark etmek lazım. İncinmişliklerimi, kırgınlıklarımı, hayal kırıklıklarımı bir öfke kılıfına sokup öyle mi ifade diyorum?
Öfkemi nasıl yaşıyorum? Kırarak, dökerek mi? Diğerlerini inciterek mi?
Sevgimi nasıl ifade ediyorum? Ya da ifade edebiliyor muyum? Eşime, çocuğuma, anneme, babama, arkadaşıma, dostuma? Kendimi çevreme doğru yansıtabiliyor muyum?
Hayat farkındalıkla başlar. Önce kendi farkındalığımızla.  Farkındalık değişimin, dönüşümün ilk aşamasıdır.
Farkında olmak demek kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızın sorumluluğunu almak demektir. Farkındalığı düşük olan insanlara dikkat edin mesela. Onlar kendi duygu, düşünce ve davranışları için hep başkalarını suçlarlar;
Seni aldattım ama senin yüzünden.
Sana şiddet uyguladım çünkü beni kızdırdın.
Alkol içiyorum çünkü……. yüzünden.
Okulu bıraktım……yüzünden.
Oysa davranışlarımızdan biz sorumluyuz. Öyle davranmayı biz tercih ettik. Aldatmak bir tercihtir. Şiddet uygulamak, alkol kullanmak ya da okulu bırakmak ….. tercihtir.
Adına yaşamak dediğimiz bu uzun yolda her birimiz iyi ya da kötü deneyimler yaşar, seçimler yaparız. İyi deneyimlerin ve seçimlerin sorumluluğunu nasıl hiç düşünmeden kabullenebiliyorsak kötü deneyim ve seçimlerimizi de kabullenebilmemiz gerekir.
Peki farkındalığımızı nasıl arttırmak için neler yapabiliriz;
-    Farkındalık kendimize sorduğumuz soruların cevaplarından oluşur.
Beni neler mutlu eder?
Nasıl bir insanım ya da nasıl bir insan olmak istiyorum?
Güçlü yanlarım neler?
Güçsüz yanlarım neler?
Stres kaynaklarım neler?
Hayatımda önem verdiğim şeyler neler?
Hayatımdaki önemli insanlar kimler?
Nelere üzülürüm?...........
-    Geçmiş ya da gelecekte değil anda yaşayın. 
-    Günlük tutun

Ne demişler;” Hayat kırkından sonra değil farkından sonra başlar” Kendinizin, çevrenizin farkına vardıkça değişirsiniz. Siz değişirseniz hayatınız da değişir.
HAYATA YAPTIĞINIZ ETKİNİN VE HAYATIN SİZE VERDİĞİ TEPKİNİN FARKINDA OLUN :

21 Eylül 2023

Nebahat Gülsün