Bireyleri çok büyük bir oranda sadece kısa bir süre dinleyen ve işine geliyorsa buna inanan bir toplumumuz var. Bu bizim sosyolojik bir gerçeğimiz.
Birisi bir şey söylediği ya da anlattığı zaman -Nereden biliyorsun? Diye sorulduğu zaman insanlar okudum derlerdi.
Şimdi ise herkesin verdiği cevap – internette gördüm.-
İnternette gördüm ifadesinden asıl kasıt arama motorları üzerinden bilgiye ulaşmak değil, ya da ilk çıkan sponsorlu yazıyı okumak değil.
Sosyal medyada görmek, okumak ya da izlemek. Ve bunu gerçek kabul ederek hareket etmek.
Depremde ilk 72 saat çok önemli deniliyor evet bu sadece deprem değil tüm afetler için bizim ülkemizden ziyade tüm dünyada kabul edilmiş bir kavram.
Bu - ilk 72 saat çok önemli- kavramı ile anlatılmak istenilen ise;
Size tam organize bir yardımın ulaşması afetin büyüklüğüne ve afetin yaşandığı yere- bölgeye göre en geç 72 saattir.
Bu 72 saat boyunca kendi çabanız ile hayatta kalmaya çalışın. İlk 72 saat yani ilk 3 gün kendinizi hayatta tutabilecek bilgisel donanıma ve malzemelere sahip olun, erişin ve edinin demek.
3 hayatta kalmak için önemlidir.
3 dakika nefessiz kaldıktan sonra beyine oksijen gitmediği için beyinde geri dönüşümsüz hasarlar ya da ölüm oluşur.
3 gün susuz kaldığınızda metabolizmanız geri dönüşümsüz olarak bozulur ve buna bağlı hasarlar ya da ölüm oluşur.
3 hafta yemek yemezseniz eğer yine metabolizmanız geri dönüşümsüz olarak bozulur ve buna bağlı hasarlar ya da ölüm oluşur.
Yani bizler herhangi bir deprem anında ya da doğal afette mahsur kaldığımız zaman 3 gün kendimizi yaşatırsak büyük ihtimalle kurtuluruz.
Şimdi bunu yaşadığımız Deprem afetine uyarlarsak,
- Oturduğumuz binanın ne zaman yapıldığına bakacağız. 1999 öncesi ise durum sıkıntılıdır.
- Oturduğumuz binanın altı iş yeri ise burada kolon ya da kirişlere müdahale edilmiş mi ona bakacağız.
- Oturduğumuz binanın fay hatlarına olan konumuna bakacağız.
- Mümkünse oturduğumuz binaya deprem testlerini yaptıracağız.
- Açıp okuyup öğrenip evimizin deprem durumuna göre iç yerleşmesini yapacağız.
- Mutlaka ama mutlaka evimizde bir deprem çantamız olacak.
- Enkaz altında kalırsak hayatta kalmak için neler yapmalıyız okuyup öğreneceğiz. Kendi kendimize ilk yardım yapabilmeyi öğreneceğiz.
Yaşadığımız depremde çöken binaların neredeyse hepsi deprem yönetmeliğinden yani 1999 yılından önce yapılmış binalar. Bu tarihten sonra yapılan binaların ise büyük çoğunluğunda zemin katlardaki iş yerlerinin kolon ya da kirişlere müdahalelerini görüyoruz.
Depremden korunmanın ilk ve en temel şartı depreme dayanıklı bir yapıda yaşamak. Eğer oturduğumuz bina 1999 öncesi yapılmış ise -dedem babam burayı iyi yaptırdı ya da bizim müteahhit düzgün adamdı, yok ya bizim bina sağlam- kandırmacalarından kendimizi sıyırıp acilen kentsel dönüşümden faydalanmalıyız.
Gerekirse evimizin metrekaresinin küçülmesine razı olmalıyız, gerekirse imar değişikliklerinden kaynaklanan kayıplara 1 yıl kirada oturmaya, borçlanmaya razı olmalıyız.
Size Manisa Şehzadeler Belediyesinin yaptığı harika bir kentsel dönüşümde yaşanılan bir olaydan bahsetmek isterim.
Vatandaş zamanında Manisa’ ya göç edip, hazine arazisine kaçak evini yapmış. Mühendislik hak getire.
Af çıkmış tapusunu almış.
Aradan vakit geçmiş biraz tırnakları uzayınca hemen üzerine bir kat daha kaçak çıkmış.
Sonra yine af çıkmış bir tapuda bu kata almış. Tabii ki Mühendislik yine hak getirdi. Yetmemiş bahçesine küçük bir tandır fırını yapmış ekmek pişirip mahalleye satıyor.
Şimdi kentsel dönüşüm geliyor. Deniliyor ki sana bir daire verilecek aradaki farkı düşünürsünüz sanırım. Çevre düzenlemesi, yaşam alanı ve evin konforu olarak. Buna oluşacak çevresel avantajları ve yeni mülkün oluşacak değerini de dahil edin.
Muhalefet geliyor diyor ki rantiyeci bunlar, sizi kandıracaklar elinizden evinizi alıp sizin üzerinizden rant sağlayacakları, sakın Kentsel Dönüşüme razı olmayın imza vermeyin. Vallahi de bu memlekette bunlar yapıldı, söylendi. Vatandaşta Kafalar iyice karışıyor.
Bunun üzerine bu kişi yetkilerden ne istiyor biliyor musunuz?
İki Dairemi isterim diyor, yetmiyor ben ekmek pişirip satıyordum o da gidecek bir de dükkân isterim vermezseniz razı gelmem imzalamam diyor.
Allah’tan belediye yetkilileri Başkan ve ekibi insan üstü bir ikna çabası ile aylarca uğraşıp yüzde 51 yakalayabildiler.
Türkiye’ nin müzmin ve artık kangren olmuş Mimar Mühendis Odaları ve diğer bazı Teknik Odalar her yapılan Kentsel dönüşüm projesini zaten mahkemeye veriyorlar, iptal istemiyle davalar açılıyor.
Peki, bu kentsel dönüşüm olmazsa deprem fay hattında olan Manisa’ da, içerisinden fay geçen bu mahallerdeki evler depremde yıkılırsa ne olacak…
Suçlu kim ?
Devlet Devletliğini elbette ki tabii ki yapacak.
Ama vatandaşımız da bizlerde önce akıllı olacağız ve aç gözlü olmayacağız.
Depremden korunmanın ilk şartı Kentsel Dönüşüm…
Yani Depreme dayanıklı konutlarda, binalarda yaşamamız.
Çok acil olarak, Afet bölgesi olma ihtimali yüksek olan yerlerde kentsel dönüşüm için yüzde 51 rıza şartı aranmasından vazgeçilerek, Kentsel Dönüşümü kanun ve müeyyideler ile zorunlu hale getirmeliyiz.
Bunun yanı sıra Kentsel dönüşümün için Devletin tanıdığı ekonomik imkânların her bölge ya da her mahalle için aynı olması da biraz saçmalık. Ortalama kiraların 10 Bin Lira olduğu bir mahallede Kentsel dönüşüm sürecince yapılan kira yardımının 2000 Lira olması da cazibeyi öldürüyor.
Haklardan feragat edilen ya da edilmesi bölgelerde hak sahiplerinin mağduriyetlerini hafifletmek adına bu binalardan hatırı sayılır bir süre emlak vergisi, alım satım vergisi, tapu masrafı, tabela ilan vergisi ve çevre temizlik vergilerinin alınmaması gündeme getirilmelidir.
Bu kapsamda yine Kentsel dönüşüm projelerinde çalışan personelin SGK yükünün hafifletilmesi, yapımda kullanılan malzemelerde belirli bir limite kadar KDV muafiyeti getirilmesi maliyetler açısından son derece cazip olabilir.
Nasıl ki belirli bir yaşın üzerindeki ticari araçlar otomatik olarak trafiğe çıkmaktan men ediliyor ise aynı şekilde belirli bir dönüşüm süresi verilip bu süreye uymayan 1999 öncesi imal edilmiş ya da depreme dayanıksız raporu almış binaların alım satımı da ve bu yerlerde ikamet belirli bir süre sonra yasaklanmalı.
Eminim ki Sizler bunlara çok daha rasyonel öneriler ekleyeceksiniz.
Yaşadığı binada ölmemesi için birilerinin rızasını beklemekle, alkollü araç kullanımında araçtaki diğer kişiler razıysa şoför alkollü araç kullanabilir demek aslında aynı şey.
Devletin bu konuda tıpkı 1999 depremi sonra aldığı gibi katı ve radikal kararlar almasını ve bunları kısa bir süre sonra deklare etmesini büyük bir umut ve güvenle bekliyorum.
3 Mart 2023