Uzun zamandır izlemeyi, düşünerek analiz etmeye çalışmayı ve okumayı, yazmaya tercih ettim.
Yeniden merhaba.
İtiraf edeyim başlığı ilgi çeksin diye Fauda koydum.
Hemen aklımıza Netflix’ te yayınlanan İsrail yapımı dizi gelecek eminim ama Fauda Arapça KAOS demek.
Yazımızın başlığı Fauda.
Kendimce bir Kaos analizi yapmak istedim çünkü.
Ülkemiz dünyanın ölçülebilen en büyük kara depremlerinden birisi ile ne yazık ki yüzleşti. Yıkılan binaların içerisinde 1999 sonrası Yapı Denetimine muhatap olarak yapılan bina sayısı binde 1 gibi bir rakamda. Yani son yayınlanan deprem yönetmeliğinden önce yapı denetime tabi tutulmadan yapılmış ve herhangi bir gerekçe ile kentsel dönüşüme girip yenilenmemiş binaların büyük bölümü yıkıldı.
500 km çapında bir coğrafi bölgede etkili olan bu deprem, verdiğimiz on binlerce can kaybına ve yüz binlerce yaralımıza, henüz hesaplanamayan maddi zararımıza ve doğacak olan maddi zararlarımıza, hepsinden öte hepimizin düşünce dünyamıza da yaşam tarzlarına da yeni faylar oluşturdu.
İhmal ettiğimiz duygularımız ön plana çıktı. İnsanlığı, insanlığımızı, millet olmayı, birleşebilmeyi ya da ölüme bile rağmen ayrışmayı başarmanın asidik yükünü iliklerimize kadar hissettik.
Öyle bir durum ile karşı karşıya kaldık ki Empati kavramı artık manasız. Evini, iş yerini, ailesini arkadaşlarını, akrabalarını kaybetmiş yani hayata doğduğu noktanın bile kuramsal olarak gerisinden başlayan bir insanın neler hissettiğini anlamaya çalışmak bile saçmalık oldu.
Yapılması gereken tek şey bir şeylerin ucundan tutmak, tutamıyorsak tutanlara yardım etmek ve bu insanlara karşı saygı dolu bir sabır ile sessiz kalmak.
Her şeyin eskisi gibi olma ihtimalinin ortadan kalktığı bir çizgide yaşamak zorunda olan insanlara karşı sessiz kalmak en güzel empati olur sanırım.
Bu insanlar kızacak, öfkelenecek, bağıracak, çağıracak küfredecek, sitem edecek haykıracak ve biz saygı dolu bir sabır ile sükût ederek sadece dinleyeceğiz. Acı ve Mutluluk dışa vurumsal duygulardır. Ve duygular içerisinde en kısa süreli ve en kırılgan olanlarıdır.
Siyaset mekanizmaları ve kamu başta olmak üzere sadece bu insanları dinlemek zorundayız. Sabır dolu bir saygı ile ama demeden sessizce dinleyeceğiz.
Umut vermek çok önemlidir ama umut vermekten çok daha önemli olan şey güven vermektir. Güven vermenin başlangıcında geçmiş yatar sürekliliğini ise yaptıklarımız belirler. İnsanların paniğe kapılmadan, telaş ve heyecana düşmeden devam edebilmesi için güven duygusunun devam etmesi gerekir.
Planlamaları bile hayal edilemeyen senaryosu yazılmayan, bu kadar da olmaz denilen bir gerçekliği yaşadık ve yaşıyoruz.
Bu büyük bir kaostu aynı zamanda.
İlk müdahaleler gecikti bu doğru. Çünkü yardım ekiplerinin karayolu ulaşımlarında depremde yaşanan zararlardan dolayı ciddi bir sıkıntı oldu.
Hava yolu ile yardımların yapılamamasında ise meteorolojik şartların elverişsizliği ya da havalimanlarımızın pistlerinin zarar görmesinden dolayı elimizi kolumuzu bağladı.
Burada en büyük düşmanımız zaman oldu. Çünkü zamanla birlikte değil zamana rağmen hareket etmemiz lazımdı.
İnsanlar enkazların içerisinde kurtarılmayı bekliyordu ve zamanımız çok kısıtlı bununla beraber iklim şartları da çok sertti.
Ve her bir can en az tüm canlar kadar önemliydi bizim için.
Bir kaosu önlemenin en akılcı ve en kolay yolu o kaosun gelmeden önlenmesidir.
Gelince yapılacak ilk iş ise belirli periyotlarda durumu tespit edip buna göre hareket planlarının yapılmasıdır. Durum o kadar büyük bir felaketti ki durum tespitini bile yapmakta çok zorlandık.
Buna bir de yardım için hemen bölgeye giden yüzbinlerce insanımız, araçlara insani yardım malzemesi doldurup göndermelerimiz, oraya acil nakletmemiz gereken iş makinesi kurtarma alet ve ekipmanlarımız da eklendi. Düşünün Hatay’ da kepçe var ama operatörü ölmüş, ambulans ama personeli enkaz altında, yiyecek var ama depolar çökmüş, lojistik sağlanacak ama yakıt yok veya araçları kullanacak şoförler enkazdan ailesini çıkarmaya çıkarıyor.
Fauda…
Dünyada görülebilen en büyük Kaoslardan bir tanesi.
Bu kaousu anlatırken bir de telaşecileri, vaveylacıları, kendi kendini kurtarma, lojistik planlama uzmanı ilan edip medya ve- veya sosyal medyada sürekli görünmeye çalışanları da ekleyin. Bir de çakalları, tilkileri, kargaları, akbabaları ve fareleri de.
Duruma vaziyet eder gibi görünüp tek derdi siyaset olanları da ilave edelim.
Eminim benim atladığım ama -Fatih bunu unutmuş- dediklerinizde elbet vardır.
Ama bu fauda sırasında devlet yok, devlet nerede diye halkı sürekli demotive eden…
Hadi açıkça söyleyelim tahrik eden kişileri, hesapları ve kurumları asla unutmayın. Her ne niyetle bunu yaparlarsa yapsınlar.
Biz yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu faudadan en az hasarla çıktı. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Topraklarımıza 500 km çapında bir alanımıza aynı anda 500’ün üzerinde atom bombası atılması ile eş değer bir durumdan, yıkımdan bahsediyorum.
Reflekslerimiz tüm olumsuzluklara rağmen çok hızlı almayı başardık.
Hem devlet hem de toplum olarak.
6 Şubat sabahı ilk iş hemen koordinatör Valiler kaymakamlar atandı. Bizim her daim can kurtaranımız olan Güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri kışlalardan milletine koştu. Türkiye’nin dört bir yanından doktorlar, hemşireler, ambulanslar ilaç, kan tıbbi malzeme sevk edildi.
Aynı sabah mevcut kullanılabilir havalimanlarından yaralı sevkiyatı başladı. Gönüllüler bölgeye aynı sabah uçaklarla taşınmaya başlandı. Askeri gemilerimiz devreye girdi.
Halkımız Afrika’nın hepsine neredeyse 1 yıl yetecek yardımı 3 günde bölgeye yığdı.
Türkiye’ nin 4 bir yanından güvenlik güçlerinin sevkiyatı başladı.
Daha neler neler.
Şuna dikkatinizi çekmek isterim bütün bunlar yapılırken şu koşulları da göz ardı etmeyin.
Öyle bir Fauda öyle bir yıkılma ile karşı karşıya kalmıştık ki oraya yardıma gönderilen veya gönüllü giden tüm bu insanların kullanacak temiz su, malzeme, tuvalet, banyo ve yatacak yerleri yoktu, yanlarında götürdükleri bisküvilerle ile gün geçirenlerin olduğunu biliyorum.
Yani tüm şartlar ama tüm şartlar adeta ilk günlerde aleyhimizeydi. Ve kış bastırmıştı. Geceleri -10 derecelere inen soğuklar ve yağışlar vardı.
Size yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum.
Dayımın oğlu Cerrah. 6 Şubat sabahı gönüllü oldu. Aynı gün öğlen İzmir havalimanına çağrıldı. Görev yeri Maraş’ a ulaşması tam 21 saat sürdü. İşte bu durumdaydık. Böylesine büyük bir kaos ve felaket ile karşı karşıya kaldık. Ve gittiklerinde şartlar neymiş, hastane ve çevre ne haldeymiş keşke O sizlere anlatabilse.
Manisa Şehzadeler Belediyesi 8 Şubat sabahı Adıyaman’ da kurduğu mobil aş evi tüm malzemeleri ve personeli Manisa’dan gönderilmek suretiyle 3000 Kişilik çorba dağıtımına başlamıştı.
Ve oraya ulaşım süresi o günkü koşullarda 24 saatin üzerindeydi. 3000 kişilik yemeğin hazırlanmasına bir 6 saat koyun. Ve Siz ne kadar hızlı davranılmış lütfen bunu anlayın.
Devlet yoktu…
Olmayan Devlet Manisa’ dan Adıyaman’a bu Fauda’ ya rağmen 48 saat içerisinde tekmil aş evi gönderip 3000 kişilik yemek dağıtıyor.
Yine olmayan Devlet, Depremin ilk 2 gününde Manisa Yunusemre Belediyesince organize edilen ve toplanan neredeyse 50 Tır insanı yardım malzemesini yola çıkarmıştı.
İstanbul, Ankara, Konya tüm Büyükşehir Belediyelerimiz kazdıkları çukurları açık bırakıp iş makinelerini bölgeye yığdılar. Bu koordinasyonu yapan nerede bu devlet denilen Devletimizdi.
Hep olmayan Devletimiz yaptı bunları.
Körlerin ve sağırların nerede bu devlet dediği devletimiz yaptı bunu.
Sadece şunu hesaplayın eğer Hatay ve Maraş Havalimanımızın pistleri kullanılmaz halde olmasaydı yani Hatay’ a hava ulaşımı ilk günlerde olabilseydi durum ne kadar daha lehimize gelişirdi.
Bölgede günlerdir görev yapan ve orada hakikaten çok zor şartlarda çalışan on binlerce kamu personelimiz var. Hala orada yardım çalışmalarında bulunan on binlerce gönüllü var. Oraya yardım eden milyonlarca insanımız var. Emeği alın teri olan milyonlarca insanımız var.
Devlet yoktu sakın ama sakın demeyin. Haksızlık etmeyin ne devletimize ne de insanımıza…
Bu büyük felaket sonrası yaşanan Büyük Fauda sonrası her ülke Kaos yaşardı. En hazırlıklı olan, en zengin ülkeler en geniş imkanları olan bile bu kaos baş başa kalırdı.
Bu şartlar dahilinde en iyisini yaptık dersek yalan söylemiş kendimizi kandırmış oluruz ama en iyisini yapmaya çalıştık.
Lütfen moralinizi bozmayın en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Her bir fert olarak, büyük Türk milleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak şartları sonuna kadar zorlayarak en iyisini yapmaya çalıştık, çalışıyoruz ve çalışacağız.
Hatalar oldu, yanlışlar elbet vardı.
Ama unutmayın bu büyük Fauda’yı dünyada bir tek biz yaşadık.
1 Mart 2023