Hayalleri, hedefleri olmalı insanın, en önemlisi de bu hayallerine ve hedeflerine ulaşmak için içinde enerjisi olmalı.

****
Aslında yorulmak ile başarısızlık hissini birbirine karıştıran biriydi o.
Mücadeleye başladığı veya bir girişim içine girdiğinde herşeyin güllük gülistanlık olacağını bekleyen çok kolaycı bir yapıya sahipti.
Aslında yola çıktığında amacının doğru, kafasındaki bu ters anlayışın yanlış olduğunu bilemiyordu.
Hiç engel çıkmayacak, yorulmayacak sanıyordu.

****
Oysa hayattaki başarılı insanların en büyük sırrı mücadeleyi bir an bile bırakmamaktan geçiyordu. Kitap okumadığı, kendini geliştirmediği için, böyle insanlarla bir arada olamadığı için, onu hiç böyle konularda yönlendiren olmadığı için,  bu kavramı da bilmiyordu ki.
Mücadele etmesi gerektiğini tavsiye ettiğimde o hep olumsuz tarafdan yaklaşırdı. Oysa onun bu halinin kendisini tanımaması olduğunu bilmiyordu, anlatsamda anlamıyordu.

****
Böyle gel geç kafalı tiplerle iletişim kurmak çok zor gerçekten.
Ortaya çıkmış yanlışları yüzünden, etrafındaki ona güvenen insanların sayısının az olduğu psikolojisini içine çeken, böyle gergin ve sürekli kendisine şüpheli gözlerle bakan insanların arasında, o olumsuz atmosferden soluması da onun mücadele gücünü düşürüyordu.
Kabulleniş, sahte dünyaların içinde sürüklendiği o yalan dolu kendini mutlu sandığı saatlerin sonundaki belirsizlik, ona negatif enerji yüklüyordu aslında.

****
O içindeki bir türlü sönmeyen ihtiras ateşi, mantığını durduruyordu.
 Yasaklara rağmen, ahlak ile bağdaşmayan,  ihanet ortağı olduğu süreçlerden, fırsatçılığıyla, yalancılığıyla, bahaneleriyle ve etrafındaki kendisi gibi tipleri de senaryolarının arasına sokarak, onlarında rol model yalancılıklarıyla durumları geçiştiriyordu.
Aslında savruluyordu, ayakları yere basmıyordu, onun vicdanı kurumuş, kendini kendine sormuyor sorgulamıyordu, vicdanının acımasızlık nasırı kalınlaşmıştı, hissetmiyordu.
 Adrenali yüksek, saniyelerle, dakikalarla atlattığı, foyasının ortaya çıkmadığı,  tempolu ve sadece birkaç saniyelik haz duygusu, hayata dair tüm doğruları red ettiriyor, yalanı bile söylerken yüzünün kızarttırmıyordu.

****
Bu kısa süreli birbiriyle çok zıt ortamlara girdiğindeki anında o ortama uygun moda geçmesi, soğukkanlılığı ise bir seri katilin cesaretiyle sanki eşdeğer durumdaydı. Kalpten gelen ritm yükselmesi, ateş basmasıyla ilgili değildi,  yüzünün kızarmasının sebebi belki saçlarından yansıyan kızarıklıktandı.
Kişisel gelişimini tamamlayamadan, o gelişen hormonlarının egemenliğine bıraktığı bir beden ile yaşamayı yaşamak sanıyordu.
 “Bak, bunu daha önce de yaptın. Bu yalanlara daha öncede başvurdun ama ortaya çıktı, güvensizliklere acı sözlere maruz kaldın ve bu yalanlara uymak hiçbir şekilde işe yaramadı” gibi sözleri aynanın karşısında geçirdiği zamanlarda kendine söyleyemiyordu da. Kendinle yüzleşmesi hissini hiç bilmiyordu ki.
O aynaları yine hormonlarının öngördüğü, onu sürüklediği güzel görünmek estetiğiyle ve hisleriyle kullanıyordu. Oysa bir kendi kendine konuşmayı, yüzleşmeyi deneyebilseydi, vicdan çalışsa, mantığı harekete geçirecek, belki o çatlağı tamir edilemeyen ar damarı bile gerilip, onu belki de kendine getirecekti.

****
Aldığı eğitim bodur kalmıştı. Hayatını değiştirmesi için yaptığı tüm başvurular, bu bodur kalmış eğitimi yüzünden, eline  tutuşturulan o diplomanın fersizliği, bir tokat yemiş gibi verilen olumsuz yanıtlarla yüzünde patlamıştı.
Son süreçte bunu bir  kez daha yaşamıştı. Hayalleri amacı umutları yine tükenmişti.
O hayal ettiği meslek için aslında bir tık daha okusa, herşey değişebilirdi. Fakat onun kafasında bu hiç ihtimal olarak geçmemişti. İkna ettim. Anlaştık bu kez " tamam" dedi. En azından 2 yıllık okursa bu hedefe biraz daha yaklaşabileceğine aklı ermişti.

****
Aradan günler geçti, öylesine tempolu günler yaşıyordu ki, o verdiği sözü bile unutmuştu.
ÖSYM başvurusu için son geceydi.
Kendisine bu gece başvurunun son gün olduğunu ve hatta son 40 dakikası kaldığını telefonla ilettim.
Yine o, ona has karamsar ilk tepkiyi verdi. Önce bulunduğu kırsal sahada internetin zayıf olduğunu söyledi. Ben ısrar ettim, klavyede parmaklarım uçarcasına mesaj yazarak, zaman kısalmasının da psikolojisiyle adeta yalvardım. "Bir daha dene, modeme yakın bir yere git" tavsiyelerinde falan bulundum. Bu kez müracaat sırasında para yatması gerektiğini söyledi, şartları zorladım ama internet bankacılığı etkinliğinde kalan süreyle bu işi benim halledemeyeceğimi anlattım. Onay kodu kendi telefonuna gelecekti. Müracaat için son 7 dakika kalmıştı ki, " tamam hallettim" diye mesaj attı.
İçime su serpti ama bende de çok önceden beri çelişkili davranışları, yalanlarıyla oluşturduğu güvensizlik iklimi yüzünden gerçekten sınava girmek için müracatını yaptı mı ki şüphesini sona erdirmek için, bunu teyit etmek istedim.
Başvurunun yapıldığına dair ekran görüntüsünü görmek istediğimi ilettim. Bir kaç dakika sonra bu ekran görüntüsünü  mesajla gönderdi. O belki anlayamadı veya anlamazdı da, bu yıl barajın kalkması onun için bu sınava girmesi halinde bir avantaj olabilirdi. Hayatının değişebileceği ve bugüne kadar gözünün önündeki karanlık perdeyi sıyıracak sebep olabilecekti belki de.

****
Aradan uzun süre geçti. 
Narsist bir gelişim gösterdi. Onun o kendisinin hatalarını hatırlatanlara, paranoyalar düzerek karşılık verme, yine aynı rahatlıkla söylediği yalanlarla zemin oluşturma, şüpheye sebep olma,  bir ruh sağlığı problemi gibi gözüken tavırları yüzünden, insanı yoran, üzen sağlıksız davranışlarından uzak kalmayı yeğledim. 
Çünkü hayatta hatalarıyla başbaşa kalmış kalabalıklarda yalnız bir insana dokunma, onu hayata kazanma olgusunu şüpheye düşüren, gösterilecek çaba ve emek için insanın enerjisini tüketen, bir mevsime soktu bu halleri.

****
ÖSYM takvimi bu yazıyı yazdığım gün itibariyle yarın başlıyor ve 2 gün sürecek.
Hayatta hatalar listesi hem boyunu, hem yaşını geçmiş biri o. Umarım bu kez bu listenin son satırına "sınava girmeme" başlığını yazmaz.
Umarım yarın sınava girer, umarım o hayalini kurduğu aşamaya geçmek için o bodur kalmış eğitimine bu sınavla gireceği okulda katkı yapar, hayalinin yolunu açar.
Yazının bu aşamasına kadar, size onu yazdım.
Şimdi bu son bölümü ona yazıyorum, hadi siz de okuyun öyleyse, doğrular hayatta hep söylenebilmelidir.Doğrular mevsimlere göre, iklime göre değişmemelidir. İnsan bu hayatın en kutsanmış mahlukatı değil mi? Kitabın en ortasından sana yazıyorum.

****
Başta da söylediğim gibi bazen çok yoruluyorsun. Detaylarda, yorgunluklarda boğulduğun için, başlarken seni motive eden o amacını unutuyorsun. Sanki ömrün, hep o ayrıntılarda boğulmakla geçecekmiş gibi geliyor. Aslında insanın aklına baştaki amacı hiç gelmiyor. Şimdi senden rica ettiğim şey, seni yola çıkaran neydi, amacın neydi, hayalin neydi diye belirli aralıklarla kendine hatırlatmandır. Hadi şimdi git ve lütfen o sınava gir...
17 Haziran 2022
Mustafa Temiz