Son yıllarda “hiçbir şeye şaşırmamak” gibi bir duygu durumum oluştu. Belki üst üste yaşadıklarımızdandır; özellikle pandemi döneminde, “uzaylılar gelse şaşırmam” diyeni çok duymuştum.
Şaşırmadığım son haber, kimilerinin ekrana bakıp “Yazıklar olsun sana” dediği sahte doktor hakkındaki idi. İzlemiş, okumuş ya da duymuşsunuzdur, genç bir kız kendisini tıp fakültesi öğrencisi olarak tanıtıp, kendine sahte bir hayat kurmuştu. Acıdım sadece, merak ettim, üzüldüm.
Sahte insanlarla çokça karşılaşan biri olarak, kimin daha fazla tehlike arz ettiği konusunda şüphelerim var. Bu kızcağız, ailesine mahcup olmamak için tıp kazandım demiş, yalan öyledir ya bilirsiniz, toparlaması çok zordur. Arkası gelmiş, yalanı ortaya çıkmasın diye berbat bir sarmalın içine girmiş. Sevindirici olan kimseye zarar vermemiş olması, kendisi hariç. Muhakkak ortaya çıkacaktı başlattığı yalan, bence uzun bile sürmüş yakayı ele vermesi; yalan söylemek ve sürdürmek müthiş bir zekâ ister. Herkesin harcı değildir, beyaz/pembe yalanlardan bahsetmiyorum, anneniz merak ettiğinde “her şey yolunda” dersiniz misal ama türlü dertle boğuşmaktasınızdır. Patron sorar “Elindeki iş ne âlemde”, “Bitmek üzere” dersiniz oysa henüz başlamışsınızdır.
Kendini başka biri zannetme, sosyal medya üzerinden yaşamadığı hayatı sergileme, attığı palavralara inanmak gibi bir gaflete düşme, ayaküstü kırk yalan uydurma gibi ciddi bir toplumsal sorunumuz var.
Psikolog Çağatay Öztürk ile zamanında bu konu hakkında çok konuşmuştuk, hasta olarak nitelendirilen “yalancılık” çok ilgimi çeken bir konudur. “Çok basit bir yalan söyledim” diyen ve böyle olduğuna inanan birinin bile sırtında büyük bir kambur olduğuna inanırım. Basit yalandan kastım şu, karısına “seni asla aldatmadım” diyen bir erkek, başka bir ilişki daha yaşıyorsa, omuzunda yalan yükü oturmaktadır. Dürüst olmak kadar büyük konfor olabilir mi, olamaz!
Bu kızcağız da kim bilir kaç takla attı bunca zaman yalanı sürsün diye. Sonuçta, kendi hayatından oldu, şu dakikadan sonra toparlanır mı, aldığı ceza onu ne denli etkiler, bu düşüşten sonra ayakları yere sağlam basar da su yüzüne çıkabilir mi? Allah bilir.
Psikiyatrik bir hastalığım yok, demiş ama görünen o ki ruhsal sıkıntıları büyük.
Kimseye zarar vermemiş olması büyük kazanç, annesini ekranda gördüm ağlıyordu, umarım o da toparlanır, bunu bir utanç kamburu gibi ölene dek sırtında taşımaz.
Zira her sınav insanlar için, iyisi de kötüsü de… Ayşe Özkiraz topluma yeniden kazandırılsın isterim, ıslah olsun, aklı başına gelsin, terapi görsün, samimiyetle dileği özür kabul olsun…
Benim de, herkese acıma, herkesi haklı görmeye çalışmak ve herkesle empati yapmak gibi tarifi imkansız bir zaafım var; fark etmişsinizdir belki. Yalancı bir kızı anlayın/anlayalım diye dil döküyorum mesela, oysa “ne hali varsa görsün, pis yalancı” demek ve tukaka ilan etmek daha basit bir yöntem. Psikoterapist dostum Çağatay Öztürk ile kendi sorunlarımı konuşsam daha iyi olacak gibi…
Elif Aktuğ
01 Aralık 2022