Önce Gazze ile başladık.

İsrail’in kendi tanımlamasına göre terörle mücadelesi kapsamında başlattığı Gazze harekatının adeta bir soy kırıma dönüşmesine şahit olduk.

Oysa ortada terörle mücadele yoktu. İsrail tarafından toprakları işgal edilmiş ve insani yaşam şartlarının altında yaşamaya mahkûm edilmeye çalışılan Gazze’ lilerin, kurtuluş için yaptıkları bir silahlı mücadeleleri vardı.

İsrail yaktı, yıktı, öldürdü. Direk evleri bombaladı. Binaların yüzde 70’ e yakın kısmını yok etti.

Hepimiz beddualar ettik, dualar okuduk, yürüyüşlere katıldık.

Boykot dedik ama niteliği olmayan şeylerle uğraştık.

Açıkçası bu ülkenin bunca sanatçısından Gazze için ağıt yazan, şarkı besteleyen bile olmadı.

Nüfusunun sadece yüzde 18’ i Allah vardır diyen gerisi inançsız olan İsveç’ lilerin bestelediği Palestina şarkısına eşlik ettik.

Tüm kanallar Gazze ile yayın açtı kapattı… 

Sonra ne mi oldu?

Alıştık…

Evet bu doğru tanımlama.

İsrail’ in yaptığı soykırıma ve zulme dünyanın sessiz kalmasına, Arap Birliğinin ‘ yapmasanız iyi olur aslında ‘ tavrına, Türkiye’ nin sert açıklamalarına rağmen Gazze’ de 570 Bin kişinin kritik açlık sınırında yaşıyor olmasına alıştık.

Artık sosyal medyada bile sadece beğeni basmakla yetiniyor sonrasında # çalışmalarına bile katılmaya bile üşenir olduk.

Alıştırıyorlar bizi önce algılarla gazlayıp havamızı alıyorlar, sonra başka şeyleri önümüze atıp alıştırıyorlar.

Bakın dün gece 6 Vatan Aslanı şehit düştü. Hemen # açıldı mecliste terörist istemiyoruz diye. Bugün öğlene kadar böyle gideriz. Sonra Fenerbahçe ve Galatasaray maçının kadroları açıklanır ‘ harbiden yarın Fener Cimbom maçı var lan’ deriz…

Sonra haberlerde bugün kalkacak şehit cenazelerinin dramatik görüntülerini izler, sosyal medyada kızıp lanetler okuyup yine # açarız.

Yani elimizden geleni yapmışızdır.

Vicdanımız rahat içimiz ferahtır artık.  Maç saatini beklemeye başlarız…

Sonra tüm Türkiye derbiye kilitleniriz, derbiyi izler sonra hokkabaz yorumcuları takip eder, sosyal medya hesaplarımızdan futboldan esas bizim anladığımızı ilan eden ama kimsenin iplemediği paylaşımlarımızı yaparız.

Dünyada toplumları okumaktan, araştırmaktan ve sorgulamaktan düşünmekten ayrı tuttuğunuz sürece, onların gelişmiş ve teknolojiyi iyi kullanan dijital cahiller olduğunu sağladığınız sürece, ilgi ve algı alanlarını iyi tespit edip buralarla oynadığınız sürece bu insanları kullanarak istediğiniz her şeyi yaparsınız ve bu toplumlara istediğiniz her şeyi yaptırırsınız, yani ALIŞTIRIRSINIZ…

İstediğiniz her şeye bu insanları alıştırırsınız, hele ki menfaatlerine konfor alanlarına dokunmaz hatta besler ve genişletirseniz.

Şöyle bir durup düşünün. 10 sene hatta 20 sene hatta 30 sene öncesini düşünün, o zamanlardaki değer yargılarınızı, ayıp helal haram tanımlamalarınızı bir düşünün.

Neler alışmadık ki nelere eyvallah demedik ki, bu uğurda kimleri linç etmedik, kimleri ötelemedik, kimleri yok etmeye çalışmadık ki. 

Yutkunmaya zorlandığımız neleri ham hum bize yedirtmediler ki …

Bizi ALIŞTIRDILAR.

Bakın size çok gerçekçi bir örnekleme yapmak istiyorum.

TUİK yani Devletin resmi rakamlarına göre 2020 yılında bu ülkemizde ölen buzağı sayısı 921 Bin.

Aynı yıl 16.775 Adet Damızlık büyükbaş, 385 Bin damızlık olmayan büyük baş hayvan ithal ettik.

Bunun üzerine bir de aynı yıl yani 2020 yılında,  4500 Ton ( yani 13 Bin Hayvana karşılık gelir yaklaşık) Karkas et yani kesilmiş hayvan ithalatı yaptık.

Yani bizim 2020 yılında 921 bin buzağımız öldü ve biz aynı yıl 420 Bin hayvan ithal ettik.

Hiç kimse biz neden buzağıları yaşatamadık, buzağı ölümlerini nasıl önleriz, bunca teşvik hibe destek varken neden bu kadar buzağımız ölüyor diye sormadı.

Hiç kimse biz ölen hayvanlarımızın yarısını yaşatsak 3 sene sonra hayvan ithalatı yapmamıza gerek kalmayacak neden bu olmuyor diye sormadı.

Hayvan başına 1500 USD fiyat belirlersek, bu ülke neden kendi buzağısını yaşatamıyor ve yılda hayvan ithalatına en az 650 Milyon dolar ödüyor diye kimse sormadı.

Peki, bunca ithalat var, hibe var, destekleme var, ucuz kredi var, teşvik var ama bizim ülkemizde et neden hala herkesin sofrasına konmuyor, neden et hala pahalı diye kimse sormadı.

Bu soruları vatandaş olarak biz devlete sormadık, gidip siyasetçilere sormadık, medya ve gazeteciler sormadı, TBMM Tarım Komisyonu Tarım Bakanlığına veya muhataplara sormadı, kanun teklifi hazırlayıp öneri getirip Meclise sunmadı, muhalefet iktidara sormadı, iktidar bürokratlarına sormadı, konuya taraf birçok sözde STK da bakanlığa ve iktidara sormadı.

Ama bu süre zarfında tarım ve hayvancılıkla ilgili lüks salonlarda onlarca belki de ülke genelinde yüzlerce toplantı, sempozyum, kongre veya Çalıştay düzenlendi. Hiç kimse bu toplantılara gidip siz neden buradasınız diye sormadı.

Peki, hepimiz neyi sorduk biliyor musunuz, hepimiz neyi tartıştık? 

Daha doğrusu bizim önümüze neyi koydular ve bizde buna razı olduk biliyor musunuz?

  • İthal edilen kesilmiş hayvanlar İslami usullere göre helal kesim oldu mu olmadı mı?

Biz daha çok elimizdeki buzağıyı öldürüp, sattığımız domateslerden kazandığımız dolarlarla gidip Güney Amerika’ dan hayvan alır gemi ile 50 günde Türkiye’ ye getiririz.

‘ Vatandaşımız merak etmesin devletimiz müdahale etti herkes et yiyecek’ sözlerini,

‘ helal olsun’  diyerek daha çok alkışlarız.  Sormazsınız, sorgulamazsınız.

Dijital cahiller olduğunuz için araştırmaz internette gördüklerinize inanırsınız.

Size bunları hatırlatanlara da ‘’ ukala, çok bilmiş, dümbük’’ dersiniz. ‘’ Muhalif o zaten her şeye dersiniz, O zaten çok konuşur dersiniz, salla O’ nu boş ver he de geç dersiniz.’’

Çünkü bunu yapmak Sizin için kolay olandır. Anlamak, öğrenmek, bilmek veballidir, vebalden kaçar insanoğlu.

Çünkü ALIŞMIŞIZDIR…  Kendinizi ve ülkenizi seviyorsanız Allah aşkına ALIŞMAYIN…

Seni seviyorum benim güzel ve yalnız ülkem…

23 Aralık 2024

Hasan Fatih Özsümer