Birbirini tanımadan yapılan evliliklerde “Acaba doğru kişi ile mi evlendim?” sorusu sesli dile getirilmese de içten içe bir şizofrenin beynin içindeki sesler gibi olur olmaz yer ve zamanda dile gelir ve hiç susmaz.

Sağlıklı bir ilişkide kadın ve erkek birbirini tanır;

Kadın ve erkek birbirinin özelliklerini, beğenilerini, zevklerini, sevdiği veya sevmediği şeyleri bilir.

Bu kişi doğru kişi olur genelde.

Birbirini tanımadan yapılan evlilikler ise baştan yanlış kurulan evliliklerdir.

Ve yanlış kişi ile yapılan evliliklerdir.

Birbirini tanımadan yapılan evliliklerde “Acaba doğru kişi ile mi evlendim?” sorusu sesli dile getirilmese de içten içe bir şizofrenin beynin içindeki sesler gibi olur olmaz yer ve zamanda dile gelir ve hiç susmaz.

Soruyorum size, siz de kendinize sorun;

Kimdir doğru kişi?

Sana bakarken gülünce gözlerinin içi gülen kişi doğru kişidir dedi geçenlerde bir delikanlı.

Tebessüm ettim.

“Haklısın! dedim.

Senin için gülünce gözlerinin içi gülen kişi doğru kişidir.

Senin samimiyete, dürüstlüğe, yakınlığa, dostluğa ihtiyacın varmış.

Peki senin için?

“Görünce sevdiğin ve sevindiğin kişi!” dedi bir diğeri.

Evet senin dediğin de doğru.

Demek ki senin de en derinlerinde bir yerlerde güvenli bağlanma ile küçük de olsa bir alışverişin olmuş.

Başka?

“Yanında iyi hissettiğin kişi!”

Daha daha başka?

“Özlediğin,”

“Cinsel arzu ve çekim duyduğun,” (Oooo, Freud duymasın, mezarında gülümsüyordur şimdi)

“Hayat görüşü seninle aynı olan,”

“Hayatı iyisiyle kötüsüyle paylaşabildiğin,”

“Birlikte yol yürüyebildiğin,”

“Birlikteyken mutlu hissettiğin,”

Gibi gibi pek çok cevap aldım.

Belki de kelimelerle ve logo terapinin kurucusu V. Frankl ile aram iyi olduğu için benim en çok hoşuma giden tanım ise;

“Aynı cümlede aynı anlamı yakalayabilmektir!” sözü oldu.

Aslında belki de doğru kişi biraz farklılıkları olan kişidir, ne dersiniz?

İnsan birlikte olacağı kişiyi seçerken, (birlikte olacağı kişiden kastım, beraber yiyip içeceği, gezip tozacağı, oynayıp oynaşacağı ve sıkılınca gömlek değiştirme rahatlığında değiştirebileceği partneri değil)

Yani;

Uzun vadeli hayaller kuracağı,

Birlikte bir gelecek planlayacağı,

Birlikte düşeceği, birlikte kalkacağı,

İyi günleri kötü günleri birlikte yaşayacağı,

Akşam eve geldiğinde, iki fincan kahvenin yanına tatlı /çikolata olarak güzel söz ve muhabbeti ikram edeceği,

Birlikte başkalarına iyilik yapacağı ya da iyilik yapmayı düşüneceği,

Yattıktan sonra düşleyeceği;

Yaratan Allah’tır evet ama çocuk için sebep/vesile kendisi kılınacağı,

Ve döl alıp, döl vereceği kişiyi seçerken bağışıklık sistemini belirleyen genleri kendi genlerinden mümkün olduğunca farklı olan bireylere yönelirmiş.

Ben söylemiyorum. Uzmanlar böyle diyor.

Tıp ilminde ilerleyen uzmanlara göre farklı bağışıklık sistemlerinin bir araya gelmesiyle oluşan bebeklerin hastalıklara karşı direnci, hayatta kalma şansı daha yüksekmiş.

Bu bir!

Bir de insan ilişkilerinde koku çok önemliymiş.

Bu da iki!

Bu koku parfümerilerin kapı önlerine gelen geçen insanları etkileyip müşteri kapmak için sıktıkları koku değil elbette.

Ya da şık bir tuvaletin ardından boyuna, bileklere sıkılan ve karşıdaki kişiyi cinsel açıdan uyarması arzulanan kışkırtıcı ve pahalı bir koku da değil.

Bu koku insanın içinin, duygularının, heva ve heveslerinin, yaşam enerjisinin, hayata bakışının, değerlerinin, algısının, erkeğin eril, kadının dişil enerjisinin, kısacası insanlığının, insan olmanın etrafa yaydığı, herkes tarafından hissedilmeyen, herkesin fark edemediği sadece doğru kişinin fark edebildiği kokusudur.

Bu koku, birlikte sağlıklı bir ilişki sürdürebileceğimiz, birlikte sağlıklı çocuklar yapabileceğimiz ve birlikte bir gelecek inşaa edebileceğimiz kişilerin kokusudur.

Ve üç!

Doğru kişiyi seçerken bir de ailesine bakmak gerek.

Anne-babanın bizdeki kalıntıları, ruhsal izleri çok önemlidir.

Çocukluğumuzdan beri anne-babamızla yaşadığımız ilişkiler, partnerimizle yaşadığımız veya yaşayacağımız romantik ilişkileri hem belirler hem de onlara bir şekilde döner dolaşır benzer.

Kabul etsek de etmesek de biz döner dolaşır, bir şekilde anne-babamıza benzeyen ya da onları andıran, bizi onlarla olan ilişkimizdeki gibi davranmaya yönelten partnerlere çekim duyarız.

Tanıdıklık hissidir bu!

Bir diğer ifadeyle aşinalık!

Sağlıklı bir çocukluk, çocuklukta yaşanan sağlıklı bir anne-baba-çocuk ilişkisi gelecekte yaşayacağımız her anda kendi izlerini, işaretlerini gösterecek, kokusunu hissettirecektir.

Sevgili gençler! Evlenmeden önce birbirinizi tanımanın yollarını arayın.

Zira evlenecek kimseler, birbirlerinin üstlerine başlarına, kaşlarına gözlerine, kılık kıyafetlerine, hatta servet ve güzelliklerine göre değil, bu çok ciddi meselede ruh güzelliğine, ahlak anlayışına, fazilet ve karakter yüksekliğine dikkat etmelidir.

Evlenmeden önce birbirini tanımayan insanlar bir aldatmacanın içine de çok rahatlıkla girebilirler.

En azından ilk dönemlerde eşler, kim olduklarını, ne düşündüklerini ve neye inandıklarını birbirlerinden gizlemeye çalışırlar.

Evlenmeden önce hep iyi yönlerini göstermeye çalışırlar. (Maske takarlar)

Ancak evlilikte yıllar geçtikçe gerçek yüzler ortaya çıkar ve mutsuzluk senaryoları üretilmeye başlanır.

En tehlikelisi de birbirlerini değiştirmeye çalışırlar;

Sonra mı?

Sonra; düşünülmeden, taşınılmadan, tanımadan tanışmadan evlilik adına ortaya konan her türlü bir araya gelme, arkada ağlayıp sızlayan, sokaklarda sürünen eşler, “yetiştirme yurtlarına” bırakılan çocuklar ve aileleri çok derinden yaralayan canilikler bırakır ve parçalayacak yeni yuvalar bulmak arzu ve hevesiyle yola çıkar.  

Vesselam!

30 Eylül 2024

Dr. Mahmut AÇIK