Bir kere şunu bilelim ki yeryüzünde 1 damla bile su yok olmuyor. Yani su miktarı azalmıyor sadece kullanılabilir suya erişim zorlaşıyor.

Susuzluk ve kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz sürekli olarak söyleniyor. İklim değişikliği, küresel ısınma falan filan bir sürü vaveyla koparılıyor.

Bir kere şunu bilelim ki yeryüzünde 1 damla bile su yok olmuyor. Yani su miktarı azalmıyor sadece kullanılabilir suya erişim zorlaşıyor. Mevsimlerinde yağmayan yağmurlar, kar yağışının az olması gibi faktörler bizim kullanılabilir suya erişimimizi daha da zorlaştırıyor.

Tarımda hala vahşi sulama yapılıyor olması, ovalarda kapalı sulama sistemine geçilmemiş olması, şehir şebekelerinin zamanında yenilenmemesinden doğan kayıp kaçaklar, toplum olarak su kullanımında da tasarruflu davranmamız ve barajların azlığı yani suyu varken depo edemememiz bizleri büyük sıkıntılara sokuyor.

Parası ve imkânı olanın deniz seviyesinin neredeyse 20 katının üzerinde derinliklerden su çekiyor olması da önemli bir etken tabii ki.

Burada daha farklı bir şeye dikkat çekmek istiyorum. 

Doğal su kaynaklarımızın başında gelen akarsularımız nehirlerimiz ve derelerimiz özellikle Ege ve Marmara Bölgesinde, Çukurova’ da ve kısmen İç Anadolu’ da maalesef kullanılamaz durumda.

Bu gün 50’ li yaşlar üzerinde olan herkes benim gibi Nif Çayında Gediz’ de yüzmüş ve balık avlamıştır.

80’ li yollarda hatta 90’ lı yılların başlarında Nif Çayının ve Gediz’ in etrafında Çeltik Tarlaları vardı. Pirinç ekilirdi buralarda. Bu memlekette Çeltik fabrikaları vardı.

Şuan o Gediz’ den ve Nif Çayından değil balık avlamak, yüzmek, tarım arazisini sulamak, elinizi bile yıkayamazsınız.

Bir anda plansız kontrolsüz büyüyen şehir nüfuslarımız ve gelişen sanayimiz, her yere yapılan Organize Sanayi Bölgelerimiz bizlere istihdam ve zenginlik kapılarını açmasına rağmen kullanılabilir su kaynaklarımız başta tüm çevremizi kirletmiş durumda.

Gediz ovası ismini bu alanı ovalaştıran Gediz nehrinden alır. Bu nehir Kütahya’ nın Gediz ilçesinden, Murat dağından doğar ve Uşak, Manisa, İzmir sınırlarından geçerek Menemen’ den İzmir Körfezine Ege Denizine dökülür.

Nehrin geçtiği yerleşim yerlerinden kaç tanesinde evsel arıtma tesisi var?

Nehrin geçtiği yerleşim yerlerinden kaç tanesindeki Sanayi Sitelerinde arıtma tesisi var?

Nehrin geçtiği yerleşim yerlerinden kaç tanesindeki Organize Sanayi Bölgelerinde Arıtma tesisi var?

Kemalpaşa’ dan doğup Gediz’ i besleyen en önemli kollardan olan Nif Çayının Kemalpaşa’ da geçtiği güzergâhtaki yerleşim yerlerinin ve sanayi bölgelerinin kaç tanesinde artıma tesisi var?

Merak edip araştırın. ‘ Yok, artık bu katliam’ diyeceğiniz gerçeklerle yüzleşeceksiniz…

Gediz nehri artık Gediz ovasını sulayan bir nehir olma vasfını kaybetmiştir.

Gediz nehri artık geçtiği yerlerdeki yerleşim yerlerinin ve Sanayi Sitelerinin ve Organize Sanayi Bölgelerinin ve tüm sanayi kuruluşlarının atıklarını attığı DEŞARJ KANALI hükmündedir. Gediz Nehri artı PİS değil ZEHİRLİDİR.

Ve bu Pisten öte zehirli niteliği taşıyan nehir İzmir Körfezine yani Ege Denizine dökülüyor.

Allah’ ın size bahşettiği koskocaman bir nehri kirletip, atık su kanalına, ZEHİR kanalına çevirirseniz ve o nehri sulama ya da içme suyunda kullanamazsınız, kullanılabilir su kıtlığı çekmemenizin yolu var mı?

Çözüm ise çok basit. Pis sularını arıtıp temizleyip Gediz’ e öyle vereceksin.

Gediz’ e nereden kimin ne döktüğü ortada, raporlarla çalışmalarla bu belirlenmiş durumda.

401 km uzunluğundaki Gediz nehrinin, hayat verdiği dünyanın en verimli 5. Ovası kıldığı, 

17.500 kilometrekarelik Gediz Havzası için eylem planı bile yapılmış durumda.  

Peki, neden bu yapılamıyor…

İşte burada yerel yöneticilerin arıtmaya harcayacakları parayı şehirlerini güzelleştirmeye harcaması ve bölge milletvekillerimizin konuya duyarsızlıkları ortaya çıkıyor.

Türkiye denizlere havalimanları yapan bir ülke, Türkiye 5000 yataklı dünyanın en büyük hastanelerini yapan bir ülke, Türkiye Sivas ile İstanbul’ u hızlı trenle bağlayan bir ülke, Türkiye Yerli Milli Savunmasını dünyada sıralamaya sokmuş bir ülke, Türkiye Karadeniz’de ve Doğu Anadolu’da dağları delerek, yüzlerce metre yüksekliğinde viyadükler yaparak insanları kavuşturan hasretleri bitiren bir ülke.

Böyle bir ülke son 22 yılda bunları gerçekleştirecek ekonomik yeterliliğe ve mühendislik bilgisine teknik bilgiye sahipken Gediz Nehrini ZEHİR KANALI olmaktan kurtaracak arıtma tesislerini inşa etmediyse, bakın edemediyse değil ETMEDİYSE diye bilerek yazıyorum bunu tek sorumlusu Gediz Havzasının siyaset mekanizmalarıdır.

Gediz diye bağıran çok muhalefet milletvekili gördüm, duydum, biliyorum. Ama iktidar vekillerinden bunu dert edinen, dile getiren, ova elden gitti, susuz kalıyoruz diye Bakanlık kapılarını aşındıran görmedim.

Marmara Gölü kurudu. Kimse bu gölü nasıl canlandırırız oradaki ekolojik sistemi yeniden nasıl inşa ederiz derdinde değil. Herkes ortaya çıkan hazine arazisini nasıl eker biçeriz kiralar satarız derdinde.

Sokak hayvanları için yapılan dosyalar dolusu çalışma yerine, Gediz Havzası Eylem Planını bir an önce hayata geçirmek için uğraşan vekilimiz yok ne yazık ki.

Sokak Hayvanlarının derdine düşenler Marmara Gölünün kurumasının derdine düşmüyor. Orada üreyen yaşayan, konaklayan binlerce kuş türü, endemik bitki ve su canlısı yok oldu.

Bunu dert edinen yok çünkü sokak hayvanlarına çözüm üretir gibi görünmek Sizi popüler kılarken, Gölmarmara’ da yok olan çevreyle ilgili sistemi gündeme getirmek sizi popüler kılmaz hatta vakit kaybı.

Manisa’ ya Çin’ li otomobil yatırımcısı gelince sahiplenmeye kalkan, Manisa kalkınacak Türkiye büyüyecek diyen milletvekillerimiz ve siyasilerimiz, Gediz’ in ZEHİR KANALI olmasını ne dert ediniyorlar ne de buna çözüm bulmak için vakit harcıyorlar.  Ova’ nın elden gitmesiyle susuz kalmamızla değil mahsule verilecek fiyatla vakit harcıyorlar.

Çok acı bir şey söyleyeceğim ama ne yazık ki siyasilerimiz imam hatip ve cami yapmak ve yaptırmak peşinde koşmak yerine, arıtma tesislerini yaptırmak ve çevreyi kirletenleri durdurmaya çalışmak, Gediz’i temizleyip, Marmara Gölünü yeniden canlandırmak peşinde koşsalardı Manisa için çok daha büyük hizmet yapmış olurlardı.

Kirlendik ve kirleniyoruz en kötüsü böyle kirli yaşamaya alışıyoruz.

Vesselam… 

09 Ağustos 2024

Hasa Fatih Özsümer