Anlatırken pürüzsüz, fotojenik denilebilecek, genç yüzünün kırıştığını bile görebiliyordum.
Gözleriyle sürekli sorup sorgulayan, kaçamak bakışlarının ardında ise derin bir tünel uzayıp gidiyor, tünelin sonunda da bir siyah perdenin rengini, o perdenin aralanacak yerinin kalmadığını da görebiliyordum.
İnsan hayatında bazen en dipteki çaresiz insana bile son bir çıkış hakkı verilmelidir , ona bir el uzanmalıdır diye düşünüyordum.
****
Hayatın içinde bu eli çoğu kez uzatıp, çıkardıklarım, hayatına dokunduklarım, sonucu görüp mutlu olduğum hallerin defalarca yaşandığı gerçeğinin cesaretiyle bu kez elimden önce yüreğimi uzatıp, onu dinliyordum.
İçine sevgi ve şefkat katarak, kol kanat olma, önünü açma, hayatına dokunma hallerinin içinde olduğu bir süreci doğru anda doğru dakikada başlatmak gerekiyordu.
****
Bünye olarak diri, ruh olarak çökmüş ,direncini yitirmiş, kırılma noktasının son haline gelmiş, son dakika ne yapacağı kestirilemeyen, öfkelendiğinde mantık olgusunu kaybeden, sağlıksız bir insan objesi gibiydi karşımdaki.
Günahlarını kabullenmek başka bir şeydi, belki bir yeni dönemin başlangıç adımıydı, ancak hatalar zincirini koparmazsa, o zincirin bir gün ayağına, hatta bir gün boynuna dolanacağını anlatmak gerekiyordu.
Gün gelecek sadece durumu kurtarmak, o anı savmak niyetli oluşturduğu yalan dünyasındaki anlatacakları bitecekti, kelimeler tükenecekti, bitiş noktası çok yakındı.
****
Kırılgan yüreği şefkatsiz kalmış, buz gibi soğumuş, vicdanı ise nasırlaşmıştı.
İhtiraslarının duygudan noksan hayvanlaştığı, zevk rüzgarına kendini bırakıp, kaos içindeki hayatına teneffüs yaptırdığı anların içinde bile, masumiyet yoktu.
Yalan vardı, fırsatçılık vardı, onun bu ruhsuz hallerinden yararlananların ise işi bitirip gitmek, "vereni öperler" izahlı hallerinden başka gerekçeleri de yoktu.
****
Oysa hep kaybeden oydu.
Birileri keyifli geçen dakikaların hazzını ağızlarını sulandırarak, "onunla bende yaptım" diyerek anlatırken, bazen de üstüne yaşanılanların üstüne kurgular yapıp, yalanlar katıp, fantaziler kuşağını rengarenk birilerinin önüne seriyordu.
****
İzahı sonuçta aynı ifadelerle tarif edilecek, aynı hatalar listesinin içine girenlerin isimleri de artıyor o konuştukça o liste de uzuyordu.
****
Neşriyatı olmayan, platformu henüz tasarlanamamış, dedikodu yayıncılığıyla da magazin başlığıyla ortamdan ortama onun ismi taşınıyordu.
****
Günah çıkarma seansına dalmış gibi hissediyordum, bu da belki bir içini boşaltma denilebilecek, terapi şekliydi.
Kırmadan, dökmeden, nefes alırken bile şiddetini kontrol ederek verip, sadece gözlerine bakıp ilgiyle onu dinliyordum.
****
Donanımsızdı, bedeninin ve ruhunun, kafasından geçen masum beklentilerin, hayallerin bile karmakarışık olduğu bir iklimin içine sürüklenmişti.
****
Onun ruhunu beslemek, samimiyetinden şüphe etmeyeceği bir güven atmosferinin içine alıp, huzur, güven soluyacağı bir ortama çekmek gerekiyordu.
****
Sığındığı çatının altında güvensizlik ve şüphe solurken, korkular, endişeler uykularını bölen kabus haline gelmişti.
Körpe bedeninde hatalarının gün yüzüne çıkmasıyla, şiddete varan genetik bağı olduklarının temaslarıyla darbelerin acısını da çekmiş, izlerini de görmüştü.
****
Toplum baskısı ve ahlak uzantısı, bunun yanı sıra, her gün bocalama sürecindeki yanlışlarının art arda gelmesi, daralan çemberin içindeki boğulma noktası beyninin tam merkezinde adı "kaçmak" denilebilecek önsözü bile yazılmamış bir maceranın romanı gibiydi.
****
Ne olacağı kestirilemeyen, sıkıştıkça yüreği daralan, bitiş noktasında faturayı kendine keserek, yaşama veda etmek hallerini ilk zamanlar kafasından geçirse de , söze de dökebilecek hale gelmişti.
Konuşurken tek bir noktaya bakarak sabitlediği gözlerini uzun süre beklemişken bile değiştirmiyor, hep bir noktaya bakıyordu, gözlerini kıpırdatmaya bile mecali yoktu.
****
Kelime aralıklarında, keşkeler, pişmanlıklar,kahpelikler, nankörlükler yaşadıklarını içine sindirerememe halleri o dingin dingin konuşurken, yetersiz cümle dağarcığına rağmen anlaşılabiliyordu.
Onun güven açlığı çektiğini hissetmemle yaptığım haller onun gözlerini ısıttı.
****
Özü ağlayınca gözleri de ağladı.
Dökülen gözyaşları ruhunun arınmaya başladığına dair gördüğüm ilk emarelerdi.
Öz ağlamayınca, göz ağlamaz derler ya hani hep....Bu güveni sağlayan, gözyaşlarını silmem, ona yaslanmam oldu, sarılıp omuzumda haykıra haykıra ağlamasıyla o güven bağını kurmayı başarmıştım.
Bunu hissetti, özgüven geldi yüreğine.
Çevresinde ona yaklaşanların birincil koşulu onun insan oluşu değil cinsiyetiydi.
****
Belki ilk kez böyle hissediyordu o an belki içinde oluşan hortuma engel olamıyordu. Bunu geçen her dakika hissettikçe, onu insan olarak dinleyip içini ısıtan bir iki cümle kuran insanı karşında bulunca, aç kaldığı şefkat, sevgi eksikliğine doyuyordu, doydukça göz pınarlarından kusuyor, arınıyordu. İçindeki zehir çıktıkça o rahatlıyor, o donuk bakışlarındaki bulutlar dağılıyor, ışıldıyordu.
****
Masanın üstüne günahlarını yığdı.
Eşelendikçe o günahların içinden ömrünün baharında esen kavak yelleri dönemleri, arzular, dürtüler, ihtiraslar, sevgisizlik,ilgisizlik, onu sadece ondan yararlanmak için bulan yanlış insanların sürüklediği içkili alemler, genetik bağı olduklarınının onlardan bedenen gözlerinin önünde olmadığı zamanları bile didiklemeleri, sorgulamalarına karşı, yalanlarla kurgulanan aynı günahdaşlığı yaşadıklarının işbirlikçiliğiyle yaratılan zamanların içinde, hayvanca güdülerin hakim olduğu, herkesin susarak sadece sessiz kalarak, sessiz sedasız, manasız, arzuların anlam bulmadığı, dış etkenlerle heveslerin tutsak aldığı, işin sonunda da boş bir sandal gibi dalgaların şiddetiyle savrulan maceralar çıktı.
****
Kısa sürede yol haritasını o günahları elimizle savurup masanın üstüne koyduk.
Beyninin yoğunluğundan yapılan hamleleri anlayamadan şüpheleriyle çıkışları, ara ara artçı çıkışlar yaptırıyordu. Ama olsundu, bunlar normaldi.
Kendisinin bir değer, bir insan olduğunu hatırlatma vaktiydi.
****
Bocalamaları, geçmişteki günah dünyasından gelen ve bir türlü kesilmeyen iletişim hamleleriyle devam ediyordu.
Ruhen çökmüşken, denemeye değer niyetli çırpınarak süte düşmüş kurbağanın refleksi gibi gayretiyle, yeniden geçmişine sünger çekip, yeni bir sayfa açma niyetini bozanlar ise mevzulardan bi haberken, cahil cüretli, ruhen kendisine uzak, bedenen bile uzaklarda ama üstünde hakim olduğunu genetik bağıyla sağlayanlar, çöpü halının altına süpüren adap ve gurur acizleri oldu.
O bambaşka yaratılan dünyaya hazan mevsiminde açmış güneş varken, ortalığı ışıtırken bile sağanak yağmur olup, yeşeren fidanın dallarını kırdılar.
****
Ruhuna yerleşmiş şeytana gün doğdu.
Umarım o şeytan etrafındaki şeytanlaşmış insanlarla bir olup, onu daha da felakete götürmez.
Bildiğim gönül telinin titrediği, bildiğim o ilk hallerinde nasırlaşmış vicdanında, parmak kadar da olsa canlı insaf hücrelerinin çıktığıydı.
****
Bildiğim ve emin olduğum ona aşıladığım hayatı ıskalamadan, hak ettiğince yaşamak dopingiydi.
Çaresiz...Üzgün...Seyretmek zorunda kalmak, insanın insana yaptığına engel olamamak, ondan vazgeçmek değildir..
****
Suya düşmüş, boğulmak üzere olan ve çırpınırken birine uzattığınız dalı o tutmuşken, siz tam onu çekerken, dalın birilerinin darbesiyle kırılmış olması ve onun sürüklenmesini seyretmek insan olan herkese dokunuyor.
Hayatın içinde insana dair insanlığın günah dünyasından bir yaşanmışlığın öyküsüydü yazdıklarım...
Yaşamın içinde iyiler ve kötüler var. İyilere melekler dokunsun, onları buseleriyle mutluluk dünyasına taşısın...Kötülerin ise cehalet cilasıyla şeytana işbirliği yapması artık dursun, "yaşasın kötülük" sloganı atanlar ise artık sussun....
****
Ahde vefa, minnet, takdir ve teşekkür bu kadar kötünün arasında buğulu cam gibi, dışarısını göstermeyen ise yaratılan atmosferdeki ısı değişimi...Bu havanın içinde nankörlük hakim ama solunduğu zaman fark ettirmeyen ise iki ayaklı şeytanlar oluyor.
****
Hayatı bakarken görün, yaşama sevinciniz ve insanlığa olan inancınız arada insanlıkdışı depremlerle sarsılsa bile hiç eksilmesin...
Bu hayat kötülere, dillerini hançer gibi kullanmayı becerebilen canavar ruhlu insanlara rağmen, yaşamaya değer...
İyilik hiç kaybeden olmadı...Gecikse de zaferini hep yaşattı.
****
24 Nisan 2022
Mustafa Temiz
[email protected]