Muhalif medya organlarının bu eleştirileri, çoğunlukla bir alternatif çözüm sunmaktan yoksun. “Tiyatro” suçlaması, yalnızca kamuoyunu manipüle etmeyi hedefleyen yüzeysel bir yaklaşım olarak kalıyor.
Suriye meselesi, yıllardır bölgeyi ve uluslararası siyaseti derinden etkileyen bir trajediyi barındırıyor. Ancak, bu krizin çözümüne yönelik her adımda, belirli çevrelerin meseleyi ideolojik hesaplara ve siyasi çıkarlarına alet etme gayreti dikkat çekiyor. Özellikle muhalif medya organlarının, Türkiye’nin Suriye’deki diplomatik ve askeri başarılarını küçümseyerek “tiyatro” olarak nitelendirmesi, bu yaklaşımın en bariz örneklerinden biri.
Bu söylem, birkaç temel sorunu ortaya koyuyor:
Gerçeklikten Kopukluk bir yaklaşımdır.
Türkiye’nin Suriye’deki varlığı, sadece sınır güvenliği için değil, aynı zamanda milyonlarca insanın yaşamını tehdit eden bir insani krizle mücadele için de kritik bir rol oynuyor. Terör örgütleriyle mücadelede elde edilen başarılar, göçmen meselesine yönelik atılan adımlar ve bölgede istikrar sağlama çabaları somut sonuçlar üretmiştir. Ancak, muhalif medya bu başarıları yok sayarak, çözüm önerisi sunmak yerine, meseleyi “tiyatro” olarak adlandırarak kolay bir eleştiri yolunu tercih ediyor.
İdeolojik Saplantılar var oldukça hırs yapıp kendi devletine sırt çevirirsiniz
Eleştirilerin temelinde, siyasi rakipleri itibarsızlaştırma çabası yatıyor. Türkiye’nin Suriye politikası, bölgesel ve uluslararası birçok denklemi etkilerken, bu çabaları tamamen göz ardı etmek, sadece siyasi saplantılarla açıklanabilir. İdeolojik körlük, sahadaki gerçekleri görmezden gelmeyi ve topluma çarpıtılmış bir algı sunmayı beraberinde getiriyor.
Çözüm Sunamama Sorunu karalama yapmaya itiyor
Muhalif medya organlarının bu eleştirileri, çoğunlukla bir alternatif çözüm sunmaktan yoksun. “Tiyatro” suçlaması, yalnızca kamuoyunu manipüle etmeyi hedefleyen yüzeysel bir yaklaşım olarak kalıyor. Oysa Türkiye’nin Suriye’deki varlığı; terörle mücadele, insani yardım çalışmaları ve bölgesel dengeyi koruma açısından vazgeçilmez bir öneme sahip.
Sorumluluk ve Gerçeklik İhtiyacı çözüm için gereklidir
Suriye meselesi, sadece Türkiye’nin değil, küresel barış ve güvenliğin de bir meselesidir. Bu noktada, medya organlarına düşen görev, eleştirilerinde yapıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemektir. Gerçekleri manipüle ederek halkı yanıltmak, ne ülkenin ne de bölgenin yararına olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, bir meselenin “tiyatro” olup olmadığını belirleyen şey, halkın gözünde somut sonuçlardır. Türkiye’nin sınırlarını terör tehdidinden arındırması ve bölgedeki insani dramı hafifletme çabaları, bu suçlamaların dayanaksız olduğunu açıkça göstermektedir. İdeolojik gözlüklerle değil, gerçeklere dayalı bir değerlendirme yapılması hem medyanın sorumluluğu hem de kamuoyunun hakkıdır.
Fatih Portakal’ın "Türk Beklenendir maskesi altında yalan söylüyorlar, hamaset" bu ifadeleri, Türkiye’nin dış politika hamlelerini küçümseyen veya imkânsız gören bir yaklaşıma işaret ediyor. Ancak Türk devletinin tarihsel, coğrafi ve stratejik vizyonunu küçümsemek gerçekçi bir eleştiri değil. Türkiye, bölgesel ve küresel anlamda gücünü artıran adımlar atarken bu tür söylemler, halkın motivasyonunu düşürmeye yönelik algı oluşturabilir. Eleştiri yaparken somut deliller ve alternatif çözümler sunmak daha yapıcı bir yaklaşım olacaktır. Gerçekleri yalnızca iç politikaya yönelik söylemlerle değerlendirmek, meselelere dar bir perspektiften bakmak anlamına gelir.
Kaldı ki Fatih Portakal, Merdan Yanardağ, Fatih Altaylı vs. diğerlerinin derdi yurt dışı ile değil, yurt içinde olan iktidarın gücüyle sorunları olduğunu gösterir. Hülasa, YPG/PYD/PKK terör birleşimi olan bir Suriye sınırında Türkiye'ye hazırlanan tehlikeyi bertaraf etmek, bu gazeteci kisvesindeki insanları neden rahatsız eder anlamak güçtür. Tartışmaya kapalıdır. Çünkü niyetler açıktır.
Derdi Zaferle değil; zaferi göğüsleyenlerle olanlar, her daim o zaferi gerçekleştirenleri uzaktan izlemekle kalacaklardır...
ŞEYDA GÖKTEN
12/12/2024