Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği , Türkiye’nin ekonomik kalkınması ve sanayi sektörünün gelişmesi için kurulmuş, köklü bir sivil toplum kuruluşu olarak önemli bir misyona sahiptir.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Türkiye’nin ekonomik kalkınması ve sanayi sektörünün gelişmesi için kurulmuş, köklü bir sivil toplum kuruluşu olarak önemli bir misyona sahiptir. Ancak son dönemde yaptığı açıklamalar ve hükümete yönelik eleştirileri, bu misyonun dışına çıkıldığını düşündürmektedir.
TÜSİAD’ın yöneticilerinde bir model dikkat çekmektedir. Ortak özellikleri genelde şu başlıklarda toplanabilir:
Kendilerini "Atatürkçü" olarak tanımlamaları ve bu kavramı halktan kopuk, ideolojik bir araç olarak kullanmaları,
Laiklik kisvesi altında, dini ve manevi değerlere mesafeli yaklaşımları,
İrade-i Milliye'nin karşısında kim varsa, onların yanında yer almaları,
"Postal kokusu"na duydukları özlemle, darbeci zihniyete sempati beslemeleri,
Millet iradesini temsil eden demokratik yönetimlere karşı tehditkâr ve üstenci bir tavır sergilemeleri,
LGBT gibi konularda Batı’nın kültürel ve ideolojik dayatmalarına sıcak bakmaları,
Terör gruplarına karşı açık bir dille tavır almaktan kaçınmaları, hatta dolaylı yollarla destek sinyalleri vermeleri,
Türkiye’nin binlerce yıllık kadim değerlerinden uzak, Batı merkezli bir kültür anlayışını benimsemeleri,
Masonik yapılar ve Batı destekli vakıflarla iş birliği içinde olmaları,
Şarap, papyon, smokin gibi sembollerle halktan kopuk bir elitizmi temsil etmeleri,
Milli bir müfredatı desteklemek yerine, "Selanikli Şimon Zivi (Şemsi Efendi)" misali, kültürümüzle çatışan bir müfredatı dayatma çabaları.
Bu özellikler, TÜSİAD’ın yalnızca ekonomik bir kuruluş olmaktan çıktığını ve belli ideolojik, kültürel ve siyasi bir ajandaya hizmet ettiğini göstermektedir. İş dünyasını temsil eden bir kurumun, toplumsal değerlerle bu denli kopuk bir şekilde hareket etmesi, temsil ettiği kitlenin güvenini sarsmaktadır.
TÜSİAD’ın, Ömer Seyfettin’in PİÇ hikâyesini okuması belki bir özeleştiri yapmalarına vesile olabilir. Milletin tarihine, kültürüne, inançlarına ve iradesine yabancı olan bir zihniyetle hareket etmek, hem milletin desteğini kaybettirir hem de bir çıkmaz yolun başlangıcını oluşturur.
Peki, TÜSİAD bu tutumunda zorunlu mu yoksa gönüllü mü? Eğer bir zorlama altında bu pozisyonda kalınıyorsa, milletin vicdanı her daim esaret altında olanlara yardımcı olacaktır. Ancak, “Bu bizim cibiliyetimiz” diyorsanız, bunu bilmekte de fayda vardır.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye artık eski Türkiye değildir. Milletin iradesi, ekonomik, sosyal ve kültürel her alanda baskın bir şekilde varlığını sürdürmektedir. TÜSİAD’ın da bu yeni Türkiye’nin gerçeklerini görerek hareket etmesi, milletin değerleriyle barışık bir yol haritası benimsemesi elzemdir. Aksi halde, TÜSİAD yalnızca tarihe, milletin iradesine karşı tutum sergileyen bir kuruluş olarak geçecek ve itibarı her geçen gün daha da zedelenecektir.
Türkiye’nin geleceği için güçlü bir ekonomi, güçlü bir kültürel birliktelik kadar önemlidir. TÜSİAD, milletin değerlerine ve iradesine saygı göstermeden bu gücün bir parçası olamaz.
21 Şubat 2025
Şeyda GÖKTEN