İşi ehline vermemek ve adam kayırmak, toplumsal düzeni bozan ve adaleti zedeleyen en büyük tehlikelerden biridir.

İmanı Bozan Haller: Ahir Zamanın Tehlikeleri Üzerine

İman, insanın ruhunu besleyen, hayatına yön veren, vicdanını diri tutan bir cevherdir. Ancak insan, zamanın akışı içinde bu cevheri zedeleyecek pek çok tehlikeyle yüz yüze kalır.

Büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi’nin sözleri de bu tehlikeleri veciz bir şekilde ifade eder: "Ağlaması göz boyar, her gün ayağa kayar. Kendini adam sayar, ahir zaman şeyhleri." Bu söz, iman zayıflığının ve ahlakî çöküşün resmini çizen ibret dolu bir uyarıdır.

İmanı bozan hallerin başında kul hakkını çiğnemek gelir. İnsan, kendine ait olmayanı sahiplenme gafletine düşerse, önce vicdanını sonra imanını yitirir. Emeği hiçe saymak, insanın özünü yaralayan bir diğer büyük günahtır. Hakkı teslim etmeden elde edilen kazanç, görünüşte büyür ama gerçekte insanın manevi dünyasını tüketir.

İşi ehline vermemek ve adam kayırmak, toplumsal düzeni bozan ve adaleti zedeleyen en büyük tehlikelerden biridir. Bu haller, yalnızca bireysel bir günah değil, toplumu çürüten bir virüstür. Ahmet Yesevi’nin “ahir zaman şeyhleri” dediği tipler, kendilerini haklı göstermek için bu tür hilelere başvurur.

Hileli tartı ve ticaret, bir diğer önemli iman zaafıdır. Hakkı bilerek eksik tartmak, insanın eline haram geçmesine sebep olur. Bu durum, hırsla birleştiğinde daha büyük zulümlerin kapısını aralar. İnsanın, güçlü karşısında dalkavuk, zayıf karşısında zalim bir tavır takınması ise tam bir ahlak ve iman yitimidir.

Fitne ve bölücülük ise, toplumu içten içe kemiren en tehlikeli zehirdir. Bir arada yaşayan insanların arasına nifak sokmak, kardeşi kardeşe düşman etmek, insanı hem dünyada hem de ahirette ağır bir vebal altına sokar. Dostluğu kıskanmak ve yalan söylemek, bu nifakın tohumlarıdır.

Ahmet Yesevi’nin "Ağlaması göz boyar" sözü, riyakârlığı ve samimiyetsizliği işaret eder. İman, önce niyette başlar. İbadetlerde gösteriş, insanı manevi açıdan kurutur. Hakikate dayanmayan bir gözyaşı, insanı yalnızca aldatan bir maskedir.

Bu tehlikeler, insanı imanından uzaklaştırır ve kalbini mühürler. Ancak umut her zaman vardır. Ahmet Yesevi’nin öğretilerine kulak verirsek, bu hallerden kurtulmanın yolu bellidir: Hakkaniyet, tevazu ve ihlas.

Hakikate sarılan, kul hakkından sakınan, adaleti gözeten bir insan, imanın zırhını kuşanmış demektir. Çünkü iman, sadece inanmak değil; yaşamak, yaşatmak ve örnek olmaktır. Ahir zamanın şeytanlarıyla mücadele, bu zırhı kuşanarak mümkün olur. Unutmayalım ki iman, her sözde değil, her özde gizlidir.

Sözlerimi Beyazıt-ı Bestami'den aktarılan hikmet dolu bir hikayeyle noktalamak isterim:

Bir gün, Beyazıt-ı Bestami Hazretleri, müritleriyle birlikte bir gezintiye çıkar. Yolculuk sırasında yolları, o dönemin deli veli yurdu olarak bilinen bir akıl hastanesine düşer. Orada, hekimlerle sohbet ederken, hekimler ruhî hastalıkların çarelerinden ve hangi hastalığa hangi ilacın iyi geleceğinden söz ederler.

Bunun üzerine Bestami Hazretleri, hekimlere bir soru yöneltir:
"Hekim efendi, siz bütün hastalıkların ilaçlarını saydınız. Peki 'Günah' hastalığının ilacı ne ola ki?"

Bu soru, ortamda kısa bir sessizliğe yol açar. Ancak o sırada, akıl hastalarından biri edep ve tevazu ile söz alır:
"Erenler müsaade eder ise bu ilacı ben söyleyeyim mi?"

Beyazıt-ı Bestami, bu samimi teklifi kabul eder. Hekimler de can kulağıyla bu sözleri dinlemeye koyulur.

O deli veli kişi, günah hastalığının reçetesini şöyle açıklar:
"Günah hastalığının ilacı şudur ki: Tövbe kökünü istiğfar yaprağı ile karıştırıp, gönül havanına koyacaksın. Sonra tevhid toprağı ile döveceksin. Bunu insaf eleğinden eleyip, gözyaşı ile hamur edeceksin. Aşk ateşinde pişirip, muhabbet balından biraz karıştıracaksın. Ve sabah akşam kanaat kaşığı ile azar azar yiyeceksin."

Bu hikmetli sözleri dinleyen Beyazıt-ı Bestami, o kişiye dönüp der ki:
"Hey gidi dünya hey! Demek seni de deli diye buraya getirmişler."

Unutmayalım ki bu reçete bir masal değil, günah hastalarına bir tavsiyedir. Günahı terk etmek, tövbeyle dirilmek ve imanla yeniden inşa olmak için hakikati arayan herkes bu reçeteye kulak vermelidir.

Kalın sağlıcakla…

04 Şubat 2025


Şeyda GÖKTEN 
Gazeteci-Yazar