Acele etmemek, işleri alelacele yapıp sonucu ziyan etmemek gerek.

Sakin olmak lazım!

Acele etmemek, işleri alelacele yapıp sonucu ziyan etmemek gerek.

Sadece işlerde mi; yok canım!

Konuşurken de iki düşünüp bir söylemek gerek.

Allah insana iki kulak bir ağız vermiş ya!

Vardır bir hikmeti değil mi?

Ne demişler: “Acele giden ecele gider!”

Başka: “Acele işe şeytan karışır!”

“Acele yürüyen yolda kalır!”

“Acelecilik el keser, gevezelik dil!” (Eyvah, gitti benim dil!)

“Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlıktır!”

“Aceleci sinek süte düşer!”

Daha başka: “Acele işe sırada ben varım!”

Gevezelik de kötüdür ve insanın başını belaya sokar.

Atalar bununla ilgili de tam isabet sözler söylemişler.

Mesela;

“Pisboğaz ile boş boğazın başı beladan kurtulmaz!”

“Gevezeyi ateşe atmışlar, odunum yaş demiş.”

“Az söyle öok dinle!” gibi gibi…

Büyük sözü dinlemek de önemlidir değil mi?

Önemlidir, önemlidir.

İsterseniz size bunu bir hikâyecikle anlatıvereyim hemencecik.

Bir küçük göl varmış. (Göletçik demek daha doğru olur.)

Bu gölde diğer hayvanlar olmakla beraber, bizim hikâyemizin asıl kahramanları olan iki kaz ile bir kurbağa da yaşıyormuş.

Ve bunlar iyi arkadaşmış.

Birbirlerine çok iyi davranıyor, yedikleri içtikleri ayrı gitmiyormuş.

Bu üç artist (kahraman /hayvan) güzel güzel geçinip giderlerken gölün suyu çekilmeye, göl kurumaya başlamış.

Kazlar, kuru gölde yaşamanın mümkün olmadığını görünce göçme kararı almışlar ve gelip bu fikirlerini kurbağa ile paylaşmışlar.

Aralarındaki dostluk haddinden birazcık fazla olunca, ne kurbağayı bırakıp gidebilmişler ne de kurbağa göçme fikrine sıcak bakmış.

Bir müddet daha kuzu kuzu geçinmişler.

Lakin gölde kendilerinden başka hayvan kalmamış. Su iyice çekilince ne yiyecek balık ne de yosun kalmış.

Cep delik cepken delik, cüzdanın ise içi bomboş; yaşamak iyice zorlaşmış.

Ne olursa olsun artık göçmeye karar vermişler.

İki kaz uzun uğraşlar sonunda kurbağayı bir şekilde ikna edip yol hazırlıklarını yapmışlar. (Yol azığı falan canım işte. Ne bulursa onu çuvala koymuşlar. Ekmek, su, tuz…)

Yola çıkarken de kurbağaya demişler ki:

 “Bak kardeşim, sen biraz gevezesin. Her önüne gelene laf atıverir ya da cevap verirsin.

Sen şimdi bize söz ver. Karşımıza hangi hayvan ya da hayvan oğlu hayvan çıkarsa çıksın “wwrakk wwrakk” diye cevap vermeyeceksin, tamam mı?”

Kurbağa üzerinde hiç kıl olmayan bölgelerini (kafasını demek isterdim ama kurbağada hiç kıl olmaz ki!) epey bir kaşıyıp, düşündükten sonra; “Peki!” demiş.

İki kaz, bir değnek bulup kurbağanın ağzına vermişler. Kurbağa o yayvan (geniş) ağzıyla değneğin ortasından tutunca, kazlar da değneğin iki kenarından kendi ağızlarıyla tutup havalanıvermişler.

Az gitmişler uz gitmişler. Dere tepe dümdüz gitmişler (uçuyor bunlar yav).

Yukarıdan aşağı bir de bakmışlar ki, hepsi hepsi bir köy kadar gelmişler.

Tam köyün üzerinden geçerken, köylülerden biri yanındaki yekdiğerine

“Aaaa! Yuhaaa! Bak bak! İki kaz, bir kurbağayı ne acayip (tuhaf) şekilde götürüyor.” diye seslenince geveze kurbağa fıtratının gereğini yapıp hemen cevabı yapıştırma ihtiyacı duymuş.

Köylülere bakıp “wwrakk wwrakk” diye ses çıkarınca kendisini metrelerce aşağıda bulmuş.

Ama ne halde? Kuyruk bir tarafta, kafa bir tarafta; kol bacak ve bağırsaklar diğer bir tarafta. Paramparça olmuş anlayacağınız hayvancağız.

Kazlar, çok üzülmüşler. Arkasından bakıp: “Yaaa! İşte öyle! Söz dinlemeyen, gevezelik eden kurbağanın sonu bu olur!” demişler ve yollarına devam etmişler. Sağ salim varacakları menzile varmışlar.

Eeee!

“Ey Hoca, ne demek istedin sen şimdi,” diyenlere bir çift söz:

Bilgeler demişler ki, söz ve iş hususunda insanlar dört kısma ayrılırlar;

Birincisi, bir iş görmez çok söyler. Bunlar münafık veya geveze takımıdırlar.

İkincisi, söylemez fakat iş yaparlar. Bunlar civanmert ve yüce yaradılışlı kişilerdir.

Üçüncüsü, hem söyler, hem de iş yaparlar. Bunlar adi (sıradan) şahıslardır.

Dördüncüsü, ne söyler ne de bir iş yaparlar. Bunlar en alçak ve en fena olanlarıdır.

Hangisini seçeceğinize siz karar verin artık!

Bir de unutmayın sakın:

“Amelsiz kuldan, akılsız maldan, salahsız amelden (insanı iyileştirmeye, düzeltmeye götürmeyen dini vecibeler), niyetsiz sadakatten ve gevezelikten fayda gelmez!”

Ve gevezelik iyi değildir!

Hani atalar demiş ya; “İki dinle bir söyle!” diye…

Bazı zamanlar iki dinle, üç dinle, beş dinle ama hiç söyleme.

Vesselam!

30 Aralık 2024

Dr. Mahmut Açık