Allah’a giden kapıların birer birer açılmasını mı istiyoruz?

 

Kendini işin içinden çıkaramayan “benliğe” takılır.

Benliğine takılan ise hiç şüphe götürmez ki “Şeytana yakın, Allah’a uzaktır.”

Allah’a giden kapıların birer birer açılmasını mı istiyoruz?

Ya da kapılar yüzüme üçer beşer kapanıyor mu diyoruz?

İhtimal (Allah u alem) “ben” engeli vardır önümüzde aşılması gereken.

Allah’la olan münasebet ayrı bir boyut;

İnsanlarla olan ilişkilerimizde dahi “ben” dediğimizde bir anda Balkanlardan gelen karlı, soğuk ve kirli hava ile karşılaşırız.

Bilir misiniz;

“Ben” de kibir vardır,

“Ben” de enaniyet.

“Ben” de büyüklenme vardır,

“Ben” de gurur,

“Ben” de boşluk...

Davul sesi gibi.

Tak tak da taka tak!

Ya da güm güm de güme güm!

İçi boş tenekelerden çok ses çıkar.

İçi boş insanlardan da “ben” sesi çıkar.

Zira içi dolu olanlar, dışarıya davul sesi gibi ses vermezler.

Mevlâna Celalettin Rumi, bu manada boş olan kişileri, içinde bir iki tane oyuncak türünden boncuk bulunan, sağa sola döndürdüğünüzde tıkır tıkır ses çıkaran, dolu kimseleri ise içleri cevherlerle tıka basa dolu olduğu için dışarıya ses ve sır vermeyen mücevher kutularına benzetir.

Aksiyon öncelikli insanlarda “ben” kelimesi utancından terk etmiştir dili ve kalbi.

Ardına bile bakmadan gitmiştir uzak diyarlara.

“Ben”liğin yerini “tevazu” almıştır, “mahviyet” almıştır, “hacalet” almıştır.

Kendi başı ve benliği için değil, ülkesi için, milleti için hatta topyekun insanlık için sürekli plan ve proje geliştirmeye çalışır aksiyon öncelikli insan.

Hatta yaptıkları yapacaklarının habercisidir, muştulayıcısıdır.

Yaptıkları icraatlar seslerinden önce ulaşır insanlığa.

Yapar ve bir kenara çekiliverirler.

“Beeeennnnn!” diye bağırmazlar.

Hatta hiç seslerini yükseltmezler.

Zira unutmayın, hayatlarını gösteriş ve âlâyiş üzere kuranlar, her nefes alışlarında boş gürültü çıkarmış olurlar.

Halbuki esas olan, kalabalık ve boş gürültü değildir.

Esas olan, tevazu, mahviyet, dua ve yakarıştır.

Şair-i Azam Baki’nin dediği gibi;

“Baş eğmezüz edaniye dünya-yı dün için

Allah’adır tevekkülümüz i’timadımız.”

(Bu alçak dünya için alçaklara baş eğmeyiz

Tevekkülümüz, güvenimiz yalnız Allah’adır.)

...

Minnet Hüdaya devlet-i dünya fena bulur

Baki kalur sahife-i alemde adumuz.”

(Dünyanın devleti, zenginliği son bulur, geçer gider.

Allah’a şükür bizim adımız dünya sahifesinde sonsuza kadar kalır.)

Evet,

Esas olan kulluktur.

Esas olan tevazu, mahviyet, dua ve yakarıştır!..

Kime mi?

Sadece ve sadece Allah’a!

Bir olan Allah'a!

Vesselam!

23 Aralık 2024

Dr. Mahmut AÇIK