Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş.
Yıllar önce, (Yok yok yüzyıllar/asırlar önce demek daha doğru olur. Bu hikâyenin aslı, Merhum Mevlana’nın Mesnevisinde geçiyor. Tut ki o dahi 13. yüzyılda yaşadı. Kim bilir kaç sene öncenin hikâyesini anlatıyordur) çok uzaklarda bir adam varmış.
Bu adam çalışmak amacı ile çok çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış.
Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş.
Bu çalışma süresinde toplam 3000 akçe (akçe bir para birimidir) biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.
Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe, düz, yokuş, ormanlık ve çalılık dememiş gidebildiği kadar gitmiş ve evine doğru yol alırken yolu büyük bir şehirden geçmiş.
Yolda yürürken köşe başında birisi "Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe" diye bağırıyormuş.
Adam düşünmüş: “Nasıl olur da bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim. Elin âlemin enayisi ben miyim? Yıllarca çalış çabala bir ev parası bile biriktiremeden geri dön. Olacak iş mi bu? Herkes Alamanya’ya gidiyor bir yılda bir ev parası biriktirip geliyor. Biz de bir sakatlık var galiba.”
Bu işe pek aklı ermemiş ama merak işte. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış.(İnsanın başına ne gelirse bu meraktan geliyor. İnanmayın siz şu 5G reklamlarındaki “merak, ne güzel şey bu merak…” diye tatlı tatlı şarkı söyleyen kızlara. Onlar söyledikleri o şarkının parasını çatır çatır alıyorlar. Babalarının hayrına söylemiyorlar o şarkıyı)
Nasihatçi almış bizim saf gurbetçiden parayı ve “Eğil de kulağına söyleyeyim. Başkası duymasın. Sen buna bir ton para saydın!” demiş.
Eh, ne yapsın adamcağız eğilmiş ve kulağını nasihatçiye yaklaştırmış.
Nasihatçi, derin bir nefes almış ve " Kaderde ne var ise o olur." demiş.
Bizim saf gurbetçi anlamış yediği kazığı anlamasına ama neylesin, gitmiş bir kere tam bin akçesi. Yapacak bir şey yok deyip yoluna devam etmiş.
Bir müddet daha yol gittikten sonra az ileride, hemen yolun sağ tarafında, hani canım şu ilerideki dükkânın önünde yine köşe başında başka bir adam daha bağırıyormuş "bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe " diye.
Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihati da satın almış. (Can çıkar huy çıkmaz demişler)
İkinci satın aldığı nasihat de: "Gönül kimi severse güzel odur." sözüymüş.
Elinde son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Bir yandan da;
“Oğlum sen akıllanmayacaksın değil mi? Kafasız…” falan diye kendi kendine olmadık hakaretler ediyormuş.
Tam şehrin çıkışına gelmiş ki yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyor.
Olduğu yerde kalmış. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihati satın almış.
(Hani iflah olmaz kumarbazlar vardır ya. Bu da ona benzedi. Mevlana Celaleddin Rumi duysa hikâyesini ne hale getirdiğimi, epey bir söylenir ama neyse. Başladık bir kere, bitirmeden bırakmak olmaz.)
Son nasihat ise: "Hiç bir iş aceleye gelmez" sözüymüş.
Elde avuçta hiç para kalmamış. Beş parasız yoluna devam etmiş. Bir yandan da “Eve gidince ben ne yapacağım. Hanım, çoluk çocuk para bekler, diye kara kara düşünüyormuş.)
Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karşılaşmış.
Topluluk telaş içindeymiş.
Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş.
Oradan birisi açıklamış, demiş ki:
“Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var ama kuyunun içinde de canavar var.
Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı.
Simdi herkes korkuyor aşağı inmeye"
Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. (Aldıkları işe yaramaya başladı.)
"Kaderde ne var ise o olur" demiş ve aşağı inmeye karar vermiş.
Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor. (Bu cümle de hikâyenin ana fikrini oluşturuyor. Tüm hikâye bunun üzerine kurulu.)
Kuyuya inince, canavar hemen onu da yakalamış ve yuvasına götürmüş.
Önce göz göze gelmişler. Hikâye bu ya, ikisi de birbirinin dilini anlayabiliyormuş.
Canavar demiş ki:
"Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum, bilemediler ve ben de onları yedim. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım."
Canavar bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve;
"Söyle bakalım hangisi güzel?" demiş. (Bunda düşünecek ne var, elbette ki sarışın ve dünya güzeli hatun, demeyin sakın. Yoksa canavara yem olmaktan kurtulsanız bile evde hanımdan kurtulamazsınız beyler.)
Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur" demiş.
Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş.
Zira canavar, kurbağanın gözlerine âşıkmış.
Adamı bırakmış ve suyu da salmış.
Gurbetçi adamı almışlar şehrin kralına götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler. (Nasihatler meyve vermeye başladı)
Adamımız sarayda epey gülüp eğlendikten ve gönlünce hoş vakit geçirdikten sonra yoluna devam etmiş ve nihayet, az değil, epey bir gittikten sonra evine varmış.
Evinin camından içeri bakmış.(Hikâyeler de bir de bu vardır. Ya hu niye camdan bakıyorsun. Sen röntgenci misin? Kapıyı çal adam gibi kardeşim!) Bir de ne görsün; karısı genç bir adam ile diz dize oturuyor. Oynaşıp gülüyor.
Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken satın aldığı üçüncü nasihat aklına gelmiş:
"Hiçbir iş aceleye gelmez." Adam, kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş. (Tabi kadıncağız önce bir şaşırmış. Eee, ne de olsa yıllar geçti üzerinden. Adamı tanımakta zorlansa da birkaç saniye sonra boynuna sarılıvermiş.) Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da:
"Bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç de senin oğlun" demiş.
Hamiş: Gökten üç elma düşmüş, biri ve en kırmızı olanı bana. Niye mi? Eee, hikâyeyi evirip çevirip bu hale sokmak için epey uğraştım. (İnşallah Mevlana kızmaz.)
İkincisi hikâyenin kahramanlarına. (Paylaşsınlar aralarında. Onlar da epey bir sıkıntı çektiler.)
Üçüncüsü de siz okuyuculara.
Evettt ne demiş büyüklerimiz; onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Hah, sakın unutmayın:
ü Kaderde ne var ise o olur.
ü Gönül kimi severse güzel odur.
ü Hiç bir iş aceleye gelmez.
Eee, şimdi söyleyin bakayım, kimin nasihate ihtiyacı var. Ben buraydım. Bir nasihat bin akçe (Ööhhööm, yani dolar!)
26 Aralık 2024