Bazen karamsar olan bir kişi, günlük sorumluluklarını yerine getirmekte bile zorlanabilir. Motivasyon kaybı yaşayabilir.

“Hava kapalı, canım çok sıkılıyor.”

“Bugün hiçbir şey yapasım yok!”

“Zaten benim istediğim işi bana vermezler.”

“Yok, o beklediğim şey olmayacak!”

Bla bla bla…

Hatırladınız mı bu cümleleri?

Hatırlarsınız canım.

Dönem dönem pek çoğumuzun dilinden istemli istemsiz bir çırpıda dökülüvermiştir bu ve benzeri cümleler.

Hemen hepimizin zaman zaman olumsuz bakış açısına sahip olduğumuz anları vardır.

Evet, insanlar zaman zaman olumsuz bakış açısına sahip olurlar.

Bu normaldir.

Herkes her an pozitif düşünüp, mutlu mesut yaşayamaz.

Dönem dönem bakışlarımızın bulandığı, hayattan zevk almadığımız, negatif düşüncelerin bir bulut gibi üzerimizde dolaştığı zamanlar olmuştur, olacaktır ya da olur.

Ama bu negatif yüklü bulutlarla bir bağ kurmuşsak, adeta kira sözleşmesi yapmış gibi kendimizi bu düşüncelere mahkûm etmişsek, işte orada bir sıkıntı ve sıkıntılı bir duygu varır.

Ve bu duygunun adı “Karamsarlık Duygusu”dur.

Karamsarlık duygusu kişinin genellikle olumsuz bir bakış açısına sahip olması ile ilişkilidir.

Kişi yaşanılan olayları çoğunlukla olumsuz tarafından değerlendirir.

Olumlu tarafları daha rahat göz ardı eder ve pozitif yaklaşamaz.

Siz ne yaparsanız yapın o bildiğini okur.

Hani derler ya “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!” Aynen bu atasözünde olduğu gibi karamsarlık duygusuna sahip bir kişi yaşadığı olaylara veya geleceğe dair planlarının içerisinde hep umutsuzluk barındırma eğiliminde olur.

Kişi kafasında genellikle olumsuz senaryolar kurar ve bu olumsuz senaryolar üzerinden kendini karamsar hisseder.

Çünkü odak noktası olumsuz yönler olur.

İyi de niye?

“Derdin ne kardeşim?” dedim kendi kendime.

Bakın zihnim bana neler saydı:

“Bak hoca, bu işi öyle basite alma. Belki de hayatı boyunca yaşadığı olayların, deneyimlerin sonucu ya da yaşadığı travmaların sonucu karamsarlığa yönelmiş olabilir!”

“Mantıklı!” dedim kendi kendime.

Sonra da sanki karşımda kendim varmış gibi oturdum ve kendi kendimle konuşmaya başladım.

Ben sordum kendim cevap verdim.

Eee, başka?

“Travmatik olaylara maruz kalmak veya şahit olmak kişinin umudunu da yitirmesine neden olabilir. Bu travmatik olaylar kişinin güven duygusunu da zedeleyebilir. Travma etkisiyle kişi çok fazla suçluluk hissediyor ise bu konuda kendisine yüklenerek karamsarlığını daha da arttırabilir. Kişi tekrardan bu travma gibi bir duruma maruz kalacağı korkusu içinde geleceğe dair de olumsuz bakmaya daha çok devam eder.”

“Sonra da kabuğuna çekilir ve yalnızlaşır. Yalnızlaşan kişi de bu süreci iyi yönetemezse karamsar bir kişiliğe bürünebilir!”

Hımmm!

“Mükemmeliyetçi bir kişiliğe sahip olmak kişinin kendisine yüksek hedefler ve gerçeklikten uzak hedefler koymasına neden olabilir.

Bu yüksek beklentileri gerçekleştiremediği takdirde kişi kendisini yetersiz hisseder ve karamsarlığa kapılır.”

Kesin mi?

“Hayır, tabiki de! Bütün bunlar birer ihtimal.”

Başka?

“Bazen de kendini acımasızca eleştirenler, kendi kendilerini yetersiz hissettirecek eleştirilerde de bulunabilir.

Ya da hayatına pozitif bakış açısını getiremeyen ve olumsuz bakış açısını benimsemiş bir kişi olayların iyi tarafını göz ardı ederek hep olumsuz yönlerine odaklanır ve bu da karamsarlığa sürükleyen bir unsur olarak karşımıza çıkar.

Stres yönetimi konusunda problem yaşayan kişiler de aynı şekilde karamsarlık duygusunu deneyimler. Stres yaratan bir durum karşısında kişi her şeyin kötüye doğru gittiğini daha da kötü olacağını düşünme eğiliminde olur.”

Hani siz psikologların o çok meşhur “Çocukluğa inelim!” cümlesi var ya, işte o çocukluk döneminde yaşananların karamsarlık duygusunun gelişmesiyle ilgisi var mı?

“Olmaz mı?

Kişinin zorlu bir çocukluk dönemi geçirmesi ileriki dönemlerde karamsar bir bakış açısına sahip olmasının temelinde yatan nedenlerden biridir. Ebeveynlerin olumlu bakış açısı ve pozitifliği kişinin büyüme döneminde kendisinde geliştireceği ve büyüteceği özellikler arasında yer alır. Ancak çatışmaların yaşandığı, olumludan ziyade olumsuzlukların üzerine kurulu bir aile yapısı içerisinde çocuk karamsar bir bakış açısını farkında olmadan benimser ve büyütür.”

Hocam sen şunu biraz derleyip toparlasan da karamsarlığın belirtilerini söylesen bize!

“Hemen;

Karamsar kişinin hayatında olumsuz düşünceler hâkimdir.

Çözüm odaklı olmak yerine umutsuzluk ve çaresizliğe düşer.

Hayattan keyif alamadığı için ilgi duyduğu aktivitelerden, hobilerinden uzaklaşır, hayata karşı ilgisizdir.

Sosyal çevreden uzaklaşır. Adeta bir sosyal izolasyon içerisine sokar kendini.

Zihni sürekli olumsuz düşüncelerle meşgul olduğu için kimi zaman uyku problemleri de yaşayabilir.

Uykusuz kalan birinin odaklanma problemi yaşaması elbette ki kaçınılmazdır, dolayısıyla da olumsuz olayların etkisinde çok kalır. Kendini eleştirir ve gelecek kaygısı ve endişesi içinde debelenip durur.

Yani yumurta tavuk; tavuk yumurta meselesi gibi düşünceler davranışları, davranışlar düşünceleri etkiler.

Peki hocam, “Karamsar bir kişiye nasıl yaklaşmalıyız?” desem?

“Ben de derim ki;

Karamsar bir kişiye karşı empati ve anlayışla yaklaşmak çok önemlidir.

Öncelikle gerçekten ne hissettiğini anlamaya çalışmak ve ondan sonra davranışları şekillendirmek gerekir.

Karşı taraf anlaşıldığını hissetmek ister. Onu anladığınıza dair cümleler kullanın.

Karamsar bir kişi sadece dinlenildiğini hissettiğinde bile mutlu olacaktır. Olumlu ve pozitif tarafı gösterebilen samimi, açık ve anlaşılır bir dil kullanmak iletişimi kuvvetlendirir.

Bazen karamsar olan bir kişi, günlük sorumluluklarını yerine getirmekte bile zorlanabilir. Motivasyon kaybı yaşayabilir. Bu durumda yanında birisinin hem duygusal hem de fiziksel yardımcı olması ve yüklerini hafifletmesi kendisini iyi hissettirecektir.

Karamsar olan bir kişi iletişime açık olabileceği gibi iletişime kapalı da olabilir. Bazen anlatmak, konuşmak ve paylaşmak istemeyebilir. Yalnız kalmak isteyebilir. Bu konuda da ısrarcı olmamak kişinin kendisi konuşmaya ve paylaşmaya açık olduğu zaman iletişim kurmak önemlidir.

Aynı zamanda karamsarlık yaşayan kişinin hayatını bu duygu olumsuz yönde etkiliyor ve kişi bununla baş edemiyorsa ona bu konuda profesyonel bir destek alması konusunda da yardımcı olabilirsiniz.

Yani?

“Bize gönderin yani!”

Hımm, anladım. Karamsarlıktan kurtulmak mümkün mü?

“Elbette! Önce küçük bir hikâye, sonrasında ise, yani bir sonraki yazıda “Karamsarlıktan Kurtulma Yolları!” başlığını konuşalım olur mu?

Hikâyeyi dört gözle bekliyorum Hocam. (Gözlüklerimi taktım)

“Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikâyet eden, her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan karamsar mı karamsar bir kız vardı. Hayat ona göre çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir problemi çözer çözmez bir yenisi çıkıyordu karşısına.

Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye karar verdi.

Onu mutfağa götürdü.

Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu.

Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı.

Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu garip olayı seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.

Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı.

Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.

İkincisinden yumurtayı çıkardı.

Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı. Kızına dönerek sordu:

- Ne görüyorsun?

“Patates, yumurta ve kahve” diye alaylı bir cevap verdi kızı.

-“Daha yakından bak bir de” dedi baba, patatese dokun.

Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.

-Aynı şekilde, yumurtayı da incele.

Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.

En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.

Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.

Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı "Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?"

Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı.

Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü.

Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğu içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşmiş katılaşmıştı.

Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.

"Sen hangisisin?" diye sordu kızına. "Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?

Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın?

Yoksa kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?”

Peki, siz hangisisiniz?

04 Ocak 2025

Dr. Mahmut Açık