Üniversitelerde meteorolojinin bile mühendisliği varken eğitimi verilmeyen tek mühendislik dalı toplum mühendisliğidir.
Adı mühendislik olan bu bilim dalı Sosyoloji- Psikoloji- Medya- Ekonomi ile ayrılmaz ve beraber çalışmak zorundadır.
Bu mühendislik dalının eğitim kurumları sadece ve sadece istihbarat örgütleri yada onların koordine ettiği düşünce kuruluşlarıdır.
Bunlar ilk önce hedef toplumun geçmişini tarihini çok iyi incelerler.
O toplumun bireylerinden ve akademisyenlerinden bile daha iyi hatta.
Sonra hedef toplum ya da toplum kesiminin yani hedef kitlenin zaaflarını, isteklerini, özendiklerini, hayallerini, rol modellerini çok daha ince inceleyip bir kenarıya not ederler.
Bu toplum hele ki açık bir toplum ise yani yakın zamanda köklü ve sancılı değişimler geçirdiyse- geçiriyorsa ve bu toplumda zenginleşme farklılaşma arayışları varsa işleri çok daha kolay olur.
Bu kısa nottan sonra asıl konumuza girmek istiyorum.
Bu toplum mühendisleri ve projeleri bizim üzerimizde ve içimizde Osmanlı’dan beri cirit atmakta.
Bu insanlar Osmanlı’yı yıkmaya karar verdiklerinde, yaptıkları incelemeler neticesinde okumuş gençler arasında Avrupa Hayranlığını keşfetmişler.
Yani ülkede yönetim kadrolarında ve orduda yer alacak çıktığı kabuğu beğenmeyen civciv topluluğunu keşfetmişler.
Bunu sabırla ince ince işleyerek ortaya Osmanlı Devletinin çökmesine sebep olacak "Jön Türkler"akımını yaratmışlardır.
Bu okumuş ve özellikle Osmanlı İmparatorluğunun askeri ve sivil bürokrasinde yer alan hedef kitle gençlerini önce gayet güzel eğitmişler sonra kendi yan güçleri ile desteklemişler iktidara getirmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğunun mevcut yönetimini, mevcut kanunlarını beğenmeyen çağdaş bulmayan, kendi toplumunu cahil geri gören, Ve sıkıntıda olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimlerine kendilerinin geçmesi gerektiğine inanan insanlardı "Jön Türkler."
Bu insanların içerisinde öyleleri vardı ki, “ bu toplum başka türlü değişmez, Almanya’dan damızlık erkekler getirelim bizim kadınlarımızla beraber olsunlar,
Alman baba Türk anneden doğacak yeni nesil ile her şeyi düzeltiriz” diye konuşup Meclis-i Mebusan’a bunun teklifini yazılı olarak vermişlerdi.
Bunlar ilk önce Abdülhamit’i iktidardan indirdiler ve sonrası malum…
Ardından Kurtuluş Savaşı ve kurulan yeni Cumhuriyet.
Bakınız Mustafa Kemal Atatürk 1919 sürecinde asla ama asla hilafeti kaldıracağız, padişahı sürgün edeceğiz dememiştir.
Hatta Anadolu toplumu Halife’yi yani Padişahı kurtaracağı için Mustafa Kemal ve arkadaşlarına destek vermiştir.
Savaşa katılmış, Halife’yi korumak uğruna tüm varlığını orduya bağışlamıştır.
Tıpkı Hindistan, Pakistan ve Afganistan’daki Müslümanların Mustafa Kemal’e yardım etmelerinin gerçek sebebi, Halife’den yana olduklarını göstermek ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarının gerçek amacının Padişahı yani Hilafet makamını korumak olduğunu zannetmeleri yada onlara böyle söylenmiş olmasıdır.
Yoksa bu coğrafyaların Müslümanları Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal’i hilafeti kaldırması rejimi değiştirmesi için desteklemediler.
Hatta bize gelen çok ciddi miktardaki altının ve naktin savaşta kullanılmayan bölümleri ile İş Bankası ana sermayesinin bir bölümü oluşturulmuştur.
Mutlak iradeyi eline geçirdiğine inandığı noktada Mustafa Kemal “ yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” demiş ve herkesi ters köşe yatırmıştır.
Hatta ve hatta buna karşı duran her kim olursa olsun, uzaklaştırmaktan ve yok etmekten çekinmemiştir.
Ardından Cumhuriyet Devrimleri ilan edilmiş,
özünde Anadolu ile ilgisi olmayan bir çok kanun, Avrupa Ülkelerinden tercüme edilerek Ülkemizde uygulamaya konulmuş, harf devrimi ile toplum geçmişinden uzaklaştırılmıştır ve topluca cahil kalınmış böylece Cumhuriyet elitistleri ve CHP burjuvazisi oluşturulmuştur. ( O dönem CHP tek parti olduğu için mecburen isim kullandım.)
Yani Anadolu toplumunun tüm genetik kodları ile oynanmış, gerektiğinde sertlik kullanılarak yeni kodlar kabul ettirilmeye çalışılmıştır.
Böylelikle, dindar insanları devlete, devleti de dindarlığa düşman etmeyi ve bu algıyı sistemin her bir hücresine ve siyasetine işlemeyi başarmışlardır toplum mühendisleri.
Kıyafet tarzına müdahale ederek toplumda ayrıştırma kolaylaştırılmış, insanların Avrupa’ lılar gibi giyinmesi için birilerinin canını almak pahasına uygulanmıştır.
O günden başlayıp bu güne kadar sürgünde aç ölen Vahdettin Hain gösterilmiş, Osmanlı Kanunları ve dönemin din adamları kötülenmiştir.
Cumhuriyet kurulumu ve Halifelik makamının ortadan kaldırılması ve bunun Fransa’dan örneklenen Laiklik ile yapılması sonucu hem tüm Müslüman Alemi başsız bırakılmış hem de inanç esaslı yaşayan Anadolu toplumunun değer yargıları alt üst edilmiştir.
Ben bunun iyi yada kötü olduğunu tartışmıyor sadece durum analizi yapıyorum.
Birileri Atatürk’e dil uzatıyorsun diye bilip anlamadan rica ediyorum linçe kalkmasın.
İşte o dönemin Toplum Mühendisleri sabırla uygulamaya koydukları Projeleri ile Osmanlı Devletini yıkmış, yerine Osmanlı’yı tamamen reddeden, her şeyde Avrupa Devletlerini örnek ve referans alan Devletinin Kanunları temelde Anadolu İrfanı ile çelişen bir Türkiye Cumhuriyeti Devletini kodlarına Osmanlı Düşmanlığını işleyerek kurdurmuşlardır.
Ve Yasal olan bir çok haram helal gibi algılatılmış, helalleşme müessesesi mahkemeleşme müesseselerine devrilişmiştir.
Ama bu adamların işlemeyi başardığı esas kanser bir kod var ki 100 yıldır tedavi edemiyoruz.
Bu Toplum Mühendisleri,
Osmanlı İmparatorluğu din yüzünden din adamları yüzünden batmıştır, biz yeni Cumhuriyette Devletin kodlarından bunları silmekle kalmayıp bunları Kırmızı çizgi ilan edeceğiz dedirtmişler ve bunda başarılı olmuşlardır.
Oysa Osmanlı İmparatorluğunu batıran din adamları ya da dindarlık değildi.
Kaldı ki Kanuni’nin Oğlu Padişah 2. Selim ( Sarı Selim) bu günkü anlamıyla adeta bir alkol bağımlısıydı.
Osmanlı’yı yıkan temel sebeplerin en kuvvetlisi devlet uygulamalarının dini referanslar ile taban tabana zıt düşmeye başlaması ve devletin padişah ve kubbe Vezirleri sonrasında da Nazırlar tarafından adaletli, düzgün ve iyi yönetilememesidir…
Yani adalet bilim ve liyakatın arkaya atılmasıdır.
Burada dönemin toplum mühendislerinin din adamları üzerine yaptıkları çalışmalar kesinlikle başarılı olmuştur, bunu kabul etmemiz şarttır.
Bu ülkede devlet mekanizmaları neredeyse 90 yıl dindarları ve inanma özgürlüğüne inananları dışlamayı kırmızı çizgisi kabul edip, inanmama özgürlüğü kutsamış ve dindarlar rejim, devlet ve Atatürk düşmanı gösterilerek ile inançlı müslümanlar ile devlet karşı karşıya getirilmiş ve bu insanlar devlet görevlerine alınmadığı gibi, tam zıt zihniyet devletin tüm kurum ve kademelerindeki çalışan ve yöneticilerde esas alınmıştır.
Bakın bu ülkede çekilen film ve dizilerde TRT hariç 2022 yılında bile başı eşarplı kadın karakterler asla evin beyinin hanımı olamıyor, doktor, yönetici, patroniçe hakim savcı olamıyor, bu giyimdeki karakterler halâ evlerde hizmetçi, aşçı ya da temizliğe gelen kadın.
Lütfen verdiğim bu örneği iyi düşünün…
Hakikaten ya neden böyle ki dediğinizi duyar gibiyim.
Bu ülke üzerinde hesapları olan toplum mühendisleri ülkemiz üzerindeki kendi çıkarlarını öncelemek, yaşatmak, hakim kılmak ve ülkeyi adı konmamış bir sömürge yani IMF ve NATO bağımlısı tutmak için, yaşantılarında Allah rızasını öne çıkaran insanları toplumun 2. hatta 3. sınıf insanları haline çevirmişler ve bunu da çok geniş kitlelere benimsetmeyi ne yazık ki başarmışlardır.
DEVAMI GELECEK …
30 Mayıs
Hasan Fatih Özsümer