Mademki dünya yolculuğunun ne zaman biteceği meçhul, uçan balonunun ipi her an kesilebilir. O halde kendin ol!

Evet Hoca!

Bak, bir kaç gün sonra emekli olacaksın. Söyle bakalım şimdi ne düşünüyorsun?

Ne planlıyorsun?

Ne hesabı kitabı yapıyorsun?

Senin de uçan balonunun ipi aniden kesilmeden önce, “Bu dünyada ne işe yaradın, geriye ne bıraktın, bir iz, bir işaret hatta bir gölge bırakabildin mi?” diye sorarlarsa ne cevap vereceksin?

Ben sana bir şey söyleyeyim mi?

Sen öyle bir seksen boyuna, yüz beş kilona bakıp da kendini büyük görme, şişme, havalanma!

Sen Hoca, önce kalbine, sonra beynine bak!

Kalbin ne âlemde, beynin, dimağın, aklın ne âlemde?

Sen var ya sen Hoca!

Sen bu dünyada koskoca bir cesedi sırtlanmış giden ufacık, küçücük bir ruhsun!

Mademki kocaman bir cesedi sırtlanıp taşımaya cesaret eden küçücük bir ruh olarak geldin bu dünyaya ve çıktın hayat yolculuğuna, bari hakkını ver!

Mademki dünya yolculuğunun ne zaman biteceği meçhul, uçan balonunun ipi her an kesilebilir. O halde kendin ol!

Kendin gibi ol!

Yaratıldığın gibi tertemiz ol!

Mevlana’nın dediği gibi;

“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”

Başkalaşma!

Franz Kafka gibi bir sabah uyandığında böceğe dönüşme. Bedenen bunun mümkün olmadığını biliyorum ama sen ruhen de böcek olma!

Goethe’nin Faust’undaki şeytan Mefistofeles’le anlaşma yapma!

İlahi itaba maruz kalanların akıbetine düşmekten kork.

Hani, Yüce Allah’ın;

Kendilerine verilen öğütleri ve uyarıları kulak ardı edip onları bir tarafa bırakınca, içlerinden kötülükleri önlemeye çalışanları kurtarıp o zalimleri fâsıklıkları yüzünden şiddetli bir azaba uğrattık. Şöyle ki: Onlar serkeşlik edip yasakları çiğnemekte ısrar edince onlara: “Hor ve hakir maymunlar haline gelin! ” diye emrettik.(A’raf,165-166) dediği güruhtan olma.

Gel sen insan ol! İnsan olmak değerlidir, zavallı olma! İnsan olmayı da sıradan bir şeymiş gibi düşünme. Bilirsin, her insan, istisnasız yapmadığı tüm iyiliklerden sorumludur.

Etrafındakilerin sana bakışını önemseme. Sen insan ol, sen elmas ol, gerisini önemseme. Ne kadar da güzel ifade etmiş Mevlana;

“Ne fark eder ki kör insan için, elmas da bir, cam da;

Sana bakan kör ise, sakın kendini camdan sayma.” 

Gerçekten apayrı bir sanattır insan olmak. Birbirimizde aramaya başlamaktır insan olmak. Aramaya başlamak ama kusur, hata, eksik değil; sevgi, güzellik, iyilik ve ışık aramaya başlamak.

Dolu dolu yaşamak, dolu dolu bir gönül sahibi olmaktır insan olmak. Dünyadaki insan sayısı kadar farklı güneşlerin doğup battığını, farklı dünyaların var olduğunu bilmektir insan olmak. 

Bil! Bahane üretme!

İnsan olmak, farklı gözleri görmektir, beğenmektir. Birbirinden farklı olan bu gözlere hükmetmeden, zulmetmeden sevgiyle bakabilmek, içine girebilmek, o yolculukta kendini aramak ve bulmaya çalışmaktır.

Hoca biliyor musun, aslında insanın ruhunun derinliklerinde bir kendi devrimini oluşturmasıdır insan olmak.

Sen insan olmayı başarabilecek misin? İnsan olmanın ne demek olduğunu gerçekten biliyor musun? Biliyorsan eğer, asla ve asla başkalarına güvenerek iş yapma! Başkalarına güvenerek nefes alma! Hatta başkalarının verdiği imkânla ışık saçan biri dahi olma!

Başkalarının yardımıyla elde edilecek sükûnete ihtiyaç duyma!

Duracaksan kendi başına dik dur!

Benliğine eriş, yaptığın her hareketinde, her işinde iyi bir insan olma kararlılığını göster ve kendi içine bakmayı unutma. Unutma ki orası iyiliğin membaıdır. Çalışıp, onu canlı tuttuğun sürece o hep kaynar.

Unutma! Sadece hazza, şehvete, eğlenceye, yemeye içmeye odaklanmış bir hayat, yalnızca sığırlara mahsus bir hayattır ki onların dahi dişileri süt verir. Sen onu dahi yapamazsın!

Bırak elli yılı, yüz elli yıl, hatta bin yıl yaşasan da hiç kimsenin hali hazırda sürdürdüğü, kendine ait hayattan başka bir hayat yaşamadığını, yaşayamayacağını unutma. İşte tam da bu yüzden hayatın en kısası da en uzunu da aynı kapıya çıkar. Onun için sen, kendi ruh devrimini gerçekleştirmeye bak. Yani iç derinliklerine inmeye çalış. Ne güzel buyurmuş Peygamberimiz;

“Güçlü, akıllı insan kendi kendini (nefsini) yenmesini bilen insandır.” diye. Bırak başkalarıyla mücadele etmeyi, savaşa, mücadeleye önce kendinden başla. Önce hayatını sorgula!

Yaşayacağın hayatı değil, yaşadığın hayatı sorgula!

Ders çıkar, ibret al!

Sonra, nasip olur da yaşarsan eğer, yaşayacağın, nefes alacağın ‘an’ları güzelleştir. Değerli kıl, anlamlı kıl. Kendi kendinin ellerini, ayaklarını hatta beynini prangalayıp, yine kendini, kendi hapishanesinde ömür boyu tutsaklığa mahkûm eden zavallılar gibi olma.

Hem sen, hem etrafındakiler yani sevdiklerin; Sevdan, oğlun, kızların, annen baban, arkadaşların ‘iyi ki’ desinler, iyi ki tanımış, iyi ki beraber nefes almış, iyi ki aynı ortamda bulunmuş, aynı havayı solumuşuz. İnsanı insan yapan, ayrıcalıklı kılan birlikte gülmek, birlikte acı çekmek ve hayatı birlikte duyumsamaktır. Özellikle de sıkıntıya, acıya, derde birlikte katlanmaktır.

Kiminle güldüğünü unutabilirsin ama kiminle ağladığını asla!” der Milan Kundera. Çünkü insan, en sevdiğinin ve en güvendiğinin yanında güçlü olmak için rol yapmak ihtiyacı hissetmez. Sadece ve sadece kendisi olur. Aman dikkat et, en çok incittiğimiz kişilerin aslında en çok sevdiklerimiz oluşu da çok gariptir.

Güneş gibi ol!

Çekim gücün olsun, caziben olsun!

İnsanlar sana ihtiyaç duysunlar aradıklarını sende bulacaklarını bilsinler. Yokluğun fark edilsin. Bak emekli olup, toplumun içine karışacaksın. Bulunduğun ortamdaki insanlara faydalı ol!

Sadık ol sevdiklerine, dostlarına, sana güvenenlere. İnsan ağaca benzer, der Nietzsche, “Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere, aşağılara.”

Büyüklenme, tevazu sahibi ol. Küçük büyük, güçlü zayıf, zengin fakir demeden herkesi ciddiye al, herkese eşit mesafede ol. Her kimin gözü daha yükseklerde ise, bir gün gözünün kararabileceğini, başının dönebileceğini ve bakışlarının bulanabileceğini hesaba katmalıdır.

Yediğin her lokmada, içtiğin her yudum suda başkalarının da hakkı olduğunu unutma.

En kavurucu ve sıcak yaz günlerinde sevdiklerinden gölgeni dahi esirgeme. Ama onları bunaltma, yakma, boğma; ışık ver, hava ver nefes ver.

Bulunduğun yeri aydınlat, kimseyi karanlığında bırakma, yorma insanları, hiç kimseyi yorma!

‘Keşke’ demesin sevdiklerin. ‘Keşke Hoca, şöyle şöyle bir adam olsaydı!

En iyisi mi sen şimdiden adam ol, kendin ol Hoca! İnsan ol ki keşke biraz daha insan olsaydı, demesinler.

Unutma, kendini olduğu gibi kabul etmeyen tek varlık insandır. Bizler, kendimiz olarak doğar, kendimizden bir başkası olarak göçeriz.

Sen sen ol, her zaman önce kendin ol, yani insan ol!

Vesselam!

29 Ocak 2025

Dr. Mahmut AÇIK