“Evlilik, ben ve sen olan iki farklı bireyin, bir ömür boyu süren biz olma uğraşıdır.”

Bu da benim size sunduğum bugünün en anlamlı hediyelerinden biri olsun. (Bakın, ben de “ben” dedim!”

İnsanlık ne çektiyse “Benlik”ten çekti bin yıllar boyu.

Benlik hemen hepimizin en büyük çaresizliği.

“Çaresizliği” kelimesini yanlışlıkla yazmışım gibi bakmayın yüzüme.

Evet gerçekten de benlik, enaniyet, ego, narsisim, kendini beğenmişlik… insanlık yaratıldı yaratılalı insanların en zayıf, en güçsüz yönleri.

En çok zararı bunlardan alıyoruz haberimiz yok.

Bir insanın en zayıf anı, kendini en güçlü ve yenilmez gördüğü andır.

Evliliği sağlıklı kılmanın en önemli basamaklarından biri de ben olmayı ve benliği bırakıp biz olabilme aşamasına geçebilmektir.

Bu biz olamama ve doğru iletişim kuramama günümüz evliliklerinin bitmesindeki baş aktörlerden biridir.

Ve ne yazık ki biz bunu çok iyi, hatta Oscar ödüllerine aday olacak kadar iyi başarıyoruz.

“Neyi hocam?”

Kaba ama çok kaba tabirle söyleyeyim mi?

İyi ve yolunda giden evliliğimizin içine ...tmeyi.

Evli çiftlerde bunun baş aktörü her zaman erkek olmuyor.

Tabi bu kadınları suçlamak anlamına da gelmemeli.

Kimi evliliklerde erkek, kimi evliliklerde kadınlar (keçi huyları tutunca ortak çalıştıkları da oluyor) farkına varmadan evliliğin bitmesine kapı aralıyorlar.

Bugün evli çiftlerdeki ilişkiyi iyi bilenmiş, keskin bir baltayla baltalayan dört önemli maddeden bahsedeceğim size.

Çok önemli maddeler bunlar.

Bir evliliği hızlı bitirmenin dört ana maddesi.

Evli çiftlerin birbirleriyle iletişim kurmasını sabote eden dört atlı.

Dinler tarihinde bile yer edinmiş bu dört atlı.

Biz buna “Mahşerin Dört Atlısı” diyoruz.

Aslında “Mahşerin Dört Atlısı”, Hristiyanlıkta kıyamet alameti olarak ortaya çıkacağına inanılan dört atlı.

Yeni Ahit’e göre, kıyamet felaketlerini getirecek olan yedi mührün açılmasıyla ortaya çıkar.

Beyaz at ve binicisi İsa’yı, kızıl at ve binicisi kan ve savaşı, siyah at ve binicisi kıtlığı, soluk at ve binicisi de salgın hastalıkları ve ölümü sembolize eder.

“İyi de hocam, Hristiyanlıktaki mahşerin dört atlısının konumuzla ne alakası var?” diye keskin bir soru mırıldandığınızı duyar gibiyim.

Var!

Hem de çok var!

Atlılara ve atlara bakın!

“Kan, savaş, kıtlık, hastalık ve ölüm!”ü temsil ediyorlar değil mi?

Benzetme yaptım ben de bu dört atlıyla.

“Evlilik ve ilişkilerde kıyametin dört atlısı!”

Evet! İyi gitmeyen ve yıkılmak üzere olan bir evlilik de insanlara öfke, üzüntü, çaresizlik, pişmanlık, kötü hissetme, aldatılmışlık, ezilmişlik… gibi olumsuz duygular hissettirir.

İyi giden bir evlilikteki iletişimi sabote eden ve ilişkilerin bitmesine yol açabilecek olan, evliliği sonlandırmaya doğru götüren dört temel davranış biçimine de biz psikolojide “Evlilikte Mahşerin Dört Atlısı” diyoruz.

Ben demedim, meşhur terapist John Gottman söylemiş bunu.

Evlilikteki iletişim felaketleri.

Neler mi bu davranış biçimleri?

“Eleştiri, Aşağılama, Sürekli Savunma Halinde Olma ve Duvar Örme.”

Ladiesandgentlemen!

Bayanlar ve beyler!

Sevgili eşler!

Her biriniz kendi benliğinizde yeryüzünün en kral adamı/kadını olsanız,

Havanızdan, karizmanızdan, boyunuzdan posunuzdan, güzelliğinizden yakışıklılığınızdan, alımınızdan çalımınızdan ve dahi porsche arabanızla attığınız cakadan yanınıza yaklaşılmayacak kadar zengin olsanız,

Erkekler Brad Pitt, TimotheeChalamet; kadınlar Angelina Jolie, Alexandra Daddario olsanız vallahi eğer bu Mahşerin Dört Atlısı olarak adlandırdığımız davranışları evliliğinizde sergiliyorsanız bu evlilik bugün olmasa bile üç vakte kadar bitmiş olur haberiniz olsun.     

İyi de hocam nedir bu mahşerin dört atlısı olan davranışlar? diyorsanız eğer ve okumaya devam ediyorsanız başlıyorum!

Mahşerin dört atlısından ilki olan “Eleştiri”, bireyin sürekli olarak eşinin/partnerinin kişiliği ya da karakteri hakkında suçlayıcı ve eleştirel cümleler kurmasıdır.

Bi dur be şeker kardeşim!

Sakin ol!

Bir insanın (ki bu eşini de olabilir) yaptığı işi eleştirebilirsin ama kişiliği eleştirmek ve bundan dolayı suçlamak nedir?

Bu atlının panzehri kişinin kendi duyguları hakkında konuşmasıdır.

Beraber yenen bir akşam yemeğinde bütün yemek boyunca kendi gününden ve işinden bahseden eşine, “Çok bencilsin, kendinden başkasını düşünmüyorsun!” demek mahşerin dört atlısı olan eleştiri için çok yerinde bir örnek olurken, “Yemekteki sohbet beni üzdü. Benim günümün de nasıl geçtiğini sormana ihtiyacım var!” şeklindeki bir cümle kurtarıcı olabilir.

Mahşerin dört atlısından ikincisi olan “Aşağılama”, eşlerin birbirlerine saygı duymamasından kaynaklanır ve tiksinme ifadeleriyle karşı tarafa psikolojik acı çektirmeyi amaçlar.

Bu etkileşim biçimi, bireyin kendisini daha üstün bir konuma koyarak alay etme, isim takma, karşısındakinin konuşmasını düzeltme ve doğrudan küçük düşürme şekillerinde ortaya çıkar.

Eee, bunlar ya da bunlardan biri bir ilişkide varsa ne olur?

Sürpriz bir cümle beklemeyin!

Bunlardan (aşağılama) birini ya da birkaçını yapıyorsanız evliliğinizde boşanmaya doğru freni patlamış kamyon gibi gidiyorsunuz demektir.

Peki panzehir nedir hocam?

Tek kelime, tek cümle!

Takdir etme ve saygı duyma, saygı gösterme yoluyla bireyin kendi duygu ve ihtiyaçlarını tanımlamasıdır.

Eşlerden biri aşağılanmayla karşılaştığında doğal olarak mahşerin dört atlısından bir diğeri olan “Savunma tepkisi” göstermeye başlar.

Unutmayın sevgili çiftler, bu hareket (savunmaya geçmek) çatışmayı çözmek/yönetmek yerine daha çok tırmandırır.

Bu etkileşim biçimi sorumluluğu yok sayma, bahane üretme, karşı atak olarak şikâyette bulunma gibi şekillerde ortaya çıkabilir.

Bu atlının panzehri ise;

Ufak bir parça olsa bile problemden sorumluluk almaktır.

Eşlerden biri, “Geçkalmandan nefret ediyorum. Zamanında gelmeni istiyorum!” dediğinde

“Sen kendini kusursuz mu zannediyorsun? En son ne zaman düzgün bir yemek yaptın?” demek yerine, “Haklısın! İyi bir noktaya değindin. Biraz geç kaldığımın farkındayım!” demek bu problemden sorumluluk almak demektir.

Ve mahşerin dört atlısının dördüncüsü “Duvar Örme”, evliliklerde ilk üç atlının oluşturduğu negatif etkinin birikmesiyle diğerlerinden sonra ortaya çıkar. Biri diğerinin oluşmasında etkilidir aslında.

Ve bu duvar örme atlısı ilişkide duygusal kopukluğu temsil eder.

İki kişi arasındaki normal bir iletişimde dinleyici taraf dinlediğine dair “hımm”, “evet”, gibi küçük ipuçları verir, başını sallar ya da göz kontağı kurar. (Göz kontağı hepsinden önemlidir bu arada)

Ancak duvar örme durumunda hiçbir geribildirim verilmez, karşı taraf hiç duyulmuyormuş ya da önemsenmiyormuş gibi davranılır.

Duvar örme fizyolojik uyarılmayla da yakından ilişkilidir ve bunun panzehri, bir mola verip duygusal taşmayı azaltmak, nefes almak ve bireyin kendisini sakinleştirmesidir.

Aksi halde geçmiş olsun.

Tanıdığım çok iyi avukatlar var!

Vesselam!..

11 Temmuz 2024

Dr. Mahmut AÇIL