Stresim, gerginliğim azalsın, vücudum dengesini buldun diye dün gece uzun bir yürüyüş yaptım.

Bugünlerde biraz gerginim.

Biraz nefes alayım dedim.

Stresim, gerginliğim azalsın, vücudum dengesini buldun diye dün gece uzun bir yürüyüş yaptım.

Hanımla (eşimle) beraber yaklaşık altı bin metre (kısa gözükmesin diye 6 km demedim) mesafe kat ettik.

Oradan buradan, havadan sudan şeyleri konuşmayı çok istememize rağmen, konu döndü dolaştı yine bu günkü insana ve insanlığa dayandı.

Ne desek boş! İnsanlar bedava yaşıyorlar!

Hani ne diyor şair; “Hava bedava, su bedava!”

Ben de ilavede bulunayım,

“Akıl yok, beyin hasta,

Kimlik kayıp, ahlak yasta!”

Hatta ahlak yastan çıkmış, özünü ve kimliğini değiştirmiş.

Bir önceki yazımda da bahsetmiştim.

Ahlak kimliğini öyle kaybetmiş ki, mahalle cayır cayır yanıyor ama o güzellik oturmuş şarkı eşliğinde saçlarını tarıyor.

Bir yandan da burnunda çıkan sivilcenin derdinde.

Diyemiyorsun tabi, “Kızım sivilceyi niye dert ediniyorsun, senin boynundan aşağısı kanalizasyon çukurundan çıkmış gibi kirli ve kötü kokuyor!

Git üstünü başını temizle!”

Neyse, yüreğim kabardı. Kalp atışlarım yine hızlandı.

Ben konuma döneyim.

Menfaatperestlerden, büyüklenenlerden, “sürü”lerden ve “yığın”lardan konuştuk uzun uzun.

Sonra yıldızlara baktık.

Dedim ki hanıma, “Sen mürekkep yalamış bir hocasın (Din psikolojisi doktoru), ilahiyat ve fen bilimlerinden de anlarsın. Söyle bakalım bu yıldızlardan her birinin büyüklüğü şu üzerinde etrafı temaşa eylediğimiz dünyanın kaç katı vardır? (Soruyu mahsustan zor sordum!)

“Niye sordun ki?” dedi.

Dedim, “Dünyanın üzerinde yaşayıp kendini yıldızlardan büyük gören karınca beyinliler var.

Hiç ölmeyecekmiş gibi hak yiyen, haksızlık yapan, taciz ve tecavüzde bulunan, uyuşturucu satıp gençlerin hayatını karartan, devletten ve milletten çalan çırpan ahlaksızlar var.

Merak ettim, yıldızlar mı büyük, bu nabeyin, labeyin ve dahi yok beyinler mi daha büyük?”

“Madem merak ettin o halde derin google bilgimi kullanıp sana şipşak cevap vereyim!” dedi. (Böylece ‘google’nin aslında dişi olduğunu öğrenmiş oldum)

Meğer bizim hanım google’nin yürüyen temsilcisiymiş de haberim yokmuş.

“İyi dinle!” diye başladı.

“Evren o kadar büyük ki, bazı büyüklüklerle ilgili hayal gücünün sınırlarının dışına çıkmadan kafanda bir şey şekillendirmek çok zor!”

“Ne diyon gız sen?”  demek istedim ama sadece içimden diyebildim.

Hayret ifade eden bir ağız ve yüz şekliyle:

“Yaaaa! Eeeeee!” diye anlamsız sesler çıkarabildim sadece.

“Bak şimdi sana basit bir şeklide anlatmam gerekecekse (-ki öyle), kendi güneşimizden başlamalıyım!”

“Eeee haydi başla artık!” diyemedim ya!

“Güneşimizin çapı yaklaşık 1,400,000 km. Çapı 12,742 km olan dünyamız ile karşılaştırıldığında inanılmaz bir büyüklük.

Güneşin içine bir milyondan fazla dünya sığabilir. Anladın mı?”

“Heeee!” demekten başka bir şey yapamadım. Zira kelimeleri unutmuş, dilimi yutmuştum.

“Bilinen dev yıldızlardan biri olan Eta Carinae, 120 Güneş kütlesine sahip. Bize 7,500 ışık yılı uzaktaki bu yıldızın parlaklığı Güneş'in bir milyon katı.”

“Iııııhhh, Ihhhhh!”

“Bilim adamlarının en yakın tahmini, yarıçapının Güneş'in 250 katı olduğu!”

Tahmin edeceğiniz gibi bende ses soluk yok. Kara ve pörtlek gözlerim ay kadar açılmış şaşkın ve salak bakıyorum sadece. (Bu arada dün gece gökte gördüğünüz parlak şey “Ay” değildi, şaşkın pörtlek gözlerimdi.)

“Evrendeki en büyük kütleli yıldızın, HR5171A adı verilen yıldız olduğu düşünülüyor. Değişik teoriler olsa da Güneş'in 1300 katından daha büyük bir kütleye sahip olabileceği belirlenmiş!

“Bir şey daha diyeyim mi?” dedi hanım.

“Deme desem de diyeceksin!” dedim yine içimden, kimseler duymadan.

“Yarıçap olarak bakıldığında, Orion (Avcı) takımyıldızında bulunan Betelgeuse adlı kırmızı yıldız da Güneş'in 950-1200 katı bir yarıçapa sahip. Ama çok daha büyüğü de var.
Dünyadan 3,840 ışık yılı uzaktaki VY Canis Majoris adlı kırmızı dev yıldız, Güneş'in tam 1,540 katı büyüklüğe sahip! Şu ana kadar bilim adamlarının gözlemleyebildiği en büyük yıldız bu. Ancak, Samanyolunda göremediğimiz çok daha büyük yıldızlar olabilir.”

Tamam dur artık dedim.

Durdu.

“Yürümeyecek miyiz?” dedi.

“Hayır, onu demiyorum. Yıldız işinden vazgeç!” dedim ve devam ettim.

“Şimdi bütün bu yıldızları yaratan Allah hepsinden daha büyüktür değil mi?”

“Aaaaaa!” dedi. İlahiyatçı damarı tuttu.

“O ne biçim bir soru? Her şeyi yaratan, bu saydığım yıldızları, galaksileri ve dahi tüm evreni de yaratan O’dur (c.c)”

“O halde, ne oluyor bu beyinsiz insancıklara ki kendilerini her şeyin üstünde görüyorlar?

Ne oluyor bu beyinsiz insancık yavrularına ki hak yiyor, haksızlık yapıyorlar, kendilerini küçük tanrıcıklar ilan ediyorlar?

Bilmezler mi ki bu kadar büyük ve karmaşık kâinatı topaç gibi çeviren Allah hesap sorar bir gün!”

“Hişşşt, hişşşşt sakin ol! Sinirlerine hâkim ol!” dedi hanım.

“A benim deli, çirkin hocam (kocam), sen ne canını sıkıyorsun? Bak ne demiş Namık Kemal?” diye devam etti:

“Bir adaletgâh-ı vâsidir bu dâr-ı imtihan / Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete kurban!”

Onun için, kurban olacak kimselere acımak lazım!

Öfkelenmemek, kızmamak, sitem etmemek ve acımak lazım!

Fuzulî şeylerle yorulmak yerine acıyıp şefkat etmek lazım.

Bir taraftan hızı artırmak, bir küheylan gibi şahlanmak, kalp duasıyla hareket etmek lazım!

Diğer taraftan da yürüdüğümüz yollarda neyin karşımıza çıkacağını, nelerle karşılaşabileceğimizi ve çok farklı ihtimallerle, nelerin olabileceğini hesaba katmak lazım!

Hakka ve insanlığa hizmette hızımızı katlayıp, makuliyette ve insanî değerlere saygıda da aynı ölçüde vitesi, ibreyi yükseltmek lazım!”

“Tamam!” dedim. “Dur, haklısın! Ama son cümleyi ben söyleyeyim. Bu da yarı deli hocandan olsun”:

Bir bağ ki görmezse terbiye, tımar / Çalı çırpı sarar, hâristan olur.”

“Anlaşılan bize düşen yine ve yeniden muallimlik!

Başka yolu yok bunun!”

Vesselam!..

15 EKİM 2024

Dr. Mahmut AÇIK